| Ve o kafes Tulip'in batısı, Teksas ve Somali'nin doğusuyla da sınırlı değil. | Open Subtitles | وأنه ليس محدود من الغرب من (توليب) ، (تكساس) أو من الجانب الشرقي من أرض (الصومال). |
| Ve o kafes Tulip'in batısı, Teksas ve Somali'nin doğusuyla da sınırlı değil. | Open Subtitles | (وأنه ليس محدود من الغرب من (توليب (تكساس) أو من الجانب الشرقي من أرض (الصومال) |
| Yani LA'den New York'a gitmekle sınırlı değil. | TED | لذا لا يقتصر ذلك على طريق لوس أنجلوس إلى نيويورك |
| Ve asıl nokta, bu ani sistem değişikliği Kuzey Amerika ile sınırlı değil. | Open Subtitles | والشيء هو ، هذا التحول المفاجئ لا يقتصر على أمريكا الشمالية. |
| Varoluşumuz dünyadaki yaşamımızla sınırlı değil. | Open Subtitles | وجودنا لا يقتصر بما نعيشه من وقت على الأرض. |
| Fakat, yaptıklarımız yalnızca eğitimle sınırlı değil. | TED | ولكن لا يقتصر على التعليم فقط. |
| Yardımları sadece insanlarla sınırlı değil. | Open Subtitles | ان عمله لا يقتصر على مساعدة البشر |
| Ağrı kafasıyla sınırlı değil. | Open Subtitles | الألم لا يقتصر علي رأسه فقط |