| Bahsettiğimiz sırt çantasını hatırlıyor musun? | Open Subtitles | ـ هل تتذكر حقيبة الظهر التي تحدثنا بشأنها ؟ |
| O sırt çantasını bıraksan daha rahat olursun. | Open Subtitles | سيكون الأمر أسهل لو تركتي حقيبة الظهر هذه |
| Aynı sırt çantasını haftalardır takıyorsun. | Open Subtitles | ارتديتي حقيبة الظهر هذه لأكثر من ثلاثة اسابيع |
| Bana çocukluğundan kalma sırt çantasını bile verdi. | Open Subtitles | انظر، حتى أنه أعطاني حقيبة ظهره عندما كان طفل. |
| Aylardır, etrafta içi yalan dolu... bu sırt çantasını taşıyormuş gibiyim. | Open Subtitles | أشعر وكأنني احمل حقيبة ظهر كبيره من الكلام الفرغ من شهور |
| sırt çantasını, geçiş kartını arayın. | Open Subtitles | ابحثوا عن حقيبة ظهرها و عن تصريحها بالركوب |
| En iyi arkadaşının ölümünden sonra sırt çantasını çaldı. | Open Subtitles | لقد سرق حقيبة الظهر من أفضل صديق له بعد أن مات |
| Savcının sırt çantasını Getirmesini istiyor. | Open Subtitles | يريد من المدّعي أن يجلب حقيبة الظهر |
| O sırt çantasını nereden buldun? | Open Subtitles | من أين حصلتي علي حقيبة الظهر هذه ؟ |
| Sadece "sırt çantasını al." Kovboy şapkalı biri beni bulacakmış. | Open Subtitles | "خذي حقيبة الظهر" فحسب، وسيأتي صاحب قبعة رعاة البقر للبحث عني. |
| Biliyor musun sırt çantasını da çalmıştım. | Open Subtitles | تعلميـن، لقد سرقت حقيبة الظهر تلك أيضـا |
| O sırt çantasını da atmalıyız. | Open Subtitles | حقيبة الظهر تلك يجب أن تتخلص منها أيضاً |
| Aklıma geldi. Jennifer'ın sırt çantasını gördünüz mü? | Open Subtitles | بالمناسبة , هل رأيت حقيبة الظهر الخاصة بـ(جينيفر) ؟ |
| Dennis'in kardeşi hala dağda. Korucular sırt çantasını bulmuşlar. | Open Subtitles | مازال أخ (دينيس) بأعلى ذلك الجبل و الحراس وجدوا حقيبة الظهر خاصته |
| - sırt çantasını arkadaşın mı verdi? | Open Subtitles | صديقك اعطاك حقيبة الظهر ؟ |
| sırt çantasını da geri almak üzereyim. | Open Subtitles | إننى أعمل أيضا على إعادة حقيبة ظهره |
| Özür dileriz, geciktik. sırt çantasını unutmuş. | Open Subtitles | آسف لتأخرنا نسيت حقيبة ظهره |
| Ne demek istedin? sırt çantasını ben taşıdım. | Open Subtitles | حملت حقيبة ظهره. |
| Gamora'nın sırt çantasını almak istediğimde, Gamora sırt çantasında bulunmuyordu. | TED | وعندما وصلت للمحل، تعلمت شيئا مثيرا للإهتمام. إذا أردت أن أشتري لها حقيبة ظهر غامورا، |
| Çocuğum Hello Kitty sırt çantası istiyordu... ve Hello Kitty sırt çantasını aldı. | Open Subtitles | صغيرتـي أرادت حقيبة ظهـر فيهـا قطـة لـذا حصلتْ على حقيبة ظهر بقطة |
| Bir cumartesi sabahı saat 3'te kalktı, sırt çantasını topladı ve bin kilometreden fazla yol aldı, sadece bir yabancıyla siyasi bir tartışma yapmak için. | TED | وفي صباح أحد أيام السبت في الثالثة صباحًا، استيقظَت، وحزَمَت حقيبة ظهرها ثم سافرَت أكثر من ألف كيلو مترٍ فقط لتحظى بنِقاشٍ سياسي مع شخصٍ لا تعرفه. |