| Tanrım! Yani böyle bir şeyi sadece benimle mi paylaştı? | Open Subtitles | أوه ، هل هذه الأخبار تم مشتاركتها معي فقط ؟ |
| Eskiden, sadece benimle birlikte olmak, seni mutlu etmeye yeterdi. | Open Subtitles | مضى وقت عندما كنتِ سعيدة جداً لتكوني معي فقط |
| sadece benimle değil, her tür insanla yapardı bunu -- | TED | ولم يقم بها معي فحسب .. بل مع الآخرين أيضاً |
| Gördüğün gibi benim günüm seni tutuklamamı gerektiriyor, ve sadece benimle dalga geçtiğin için değil. | Open Subtitles | ولكن كما ترى الآن، يومي يتضمّن إلقاء القبض عليك، وهذا ليس بسبب أنّك تعبث معي فحسب. |
| Böylece sadece benimle ilgili olmaz diye düşünüyorum, parayı almazsam. | Open Subtitles | بتلك الطريقة لن يتعلّق الأمر بي فحسب في حال لم آخذ الأموال |
| Artık sadece benimle ilgili değil. | Open Subtitles | الامر لم يعد متعقاً بي فقط بعد الآن |
| Sıkıntı değil. sadece benimle kal. | Open Subtitles | لا بأس، ابقَ معي وحسب |
| sadece benimle. | Open Subtitles | فقط انا. |
| sadece benimle konuşuyordu çünkü ondan bıkmıştı, ama bu konuşmayı severdim. | Open Subtitles | أحببت الطريقة التي كان يتكلم بها أعرف أنه تكلم معي فقط لأنه كان قد سأم منها و لكني أحببت هذا |
| Kendisi, sadece benimle iş yaparken yalancı, hırsız... kazıkçı bir hergele gibi davranıyorsa şaşarım. | Open Subtitles | الذي سأتفاجئ بكونه لصاً ووغداً لعيناً أثناء تعامله معي فقط |
| Bilmiyorum, Lady'den beri sadece benimle samimi oldun. | Open Subtitles | حسناً لا اعرف, انت كنت ودود معي فقط منذ السيدة. |
| Konuşma terapisine inanan bir insanım, eğer kültürümüzün anneliğe geçişi algılayışını değiştireceksek, kadınların birbirleriyle konuşmaya ihtiyacı var, sadece benimle değil. | TED | أنا من أنصار العلاج بالمحادثة، لذا إن كنا سنقوم بتغيير الكيفية التي تفهم بها ثقافتنا ذلك الانتقال إلى الأمومة فالنساء يحتجن للحديث مع بعضهن البعض، وليس معي فقط. |
| sadece benimle, tamam mı? | Open Subtitles | إمشي معي فحسب ، حسناً ؟ |
| sadece benimle değil kendileriyle de. | Open Subtitles | ليس معي فحسب ، بل مع أنفسهم |
| Görülecek çok güzel şeyler var. sadece benimle gelmeni istiyorum. | Open Subtitles | أريدك أن تأتين معي فحسب |
| sadece benimle gurur duymasını istedim. | Open Subtitles | أردته أن يكون فخوراً بي فحسب. |
| Ama bu sadece benimle ilgili değil. | TED | ولكن ذلك لايتعلّق بي فقط. |
| Bunu sadece benimle uğraşmak için yapıyorsun. | Open Subtitles | أنتَ تقوم بذلك لتعبث معي وحسب |
| sadece benimle. | Open Subtitles | فقط انا. |
| Şu andan itibaren sadece benimle uyuşturucu işi yapacaksın. | Open Subtitles | من الأن فصاعدا تشترى البودره منى أنا فقط |
| Hayır, Allah aşkına konuşma. sadece benimle eve gel. | Open Subtitles | لا, بربك, لا تنبس بكلمة تعال معي و حسب |
| Hayır, sadece benimle görüşeceklerini söylediler. | Open Subtitles | كلا .. انا .. إنهم لا يريدون ذلك من المفترض أن يتعاملوا معي وحدي |
| Evet, burada araya girmeme izin verin, sağ olun. Bu hikaye sadece benimle ilgili değil Patty. | Open Subtitles | شكرا ، القصة لن تتحدث عني فقط باتي |
| Her şey iyiye gitmiyor! sadece benimle olursa her şey iyiye gider. | Open Subtitles | ليس كل ذلك جيد سيكون جيداً لو كنت أنا وهي في حالة إرتجاف |
| Fark ettim ki bu sadece benimle ilgili değil. | Open Subtitles | أنا أدرك أن الأمر لم يعد خاصاً بي وحدي |