| Kişisel değerlendirmenize sadece bir kelime yazmışsınız: pragmatik. | Open Subtitles | في تقييم الشخصية الخاص بك ,فقد كتبت كلمة واحدة فقط : |
| Kişisel değerlendirmenize sadece bir kelime yazmışsınız: pragmatik. | Open Subtitles | في خانه تقييمك الشخصي كتبت كلمة واحدة فقط : براغماتي |
| Farkında olmadan birisi bize, yüzme havuzunu gösterir ve bir kelime söylerse, sadece bir kelime, eğer dinlemezsen ve bu kelime "hayat şifresi" ise, bu bizim suçumuz olabilir. | TED | سيكون الأمر أشبه بجريمة لو أن شخصاً قد ظهر بجانب بركة السباحة و قال كلمة واحدة, كلمة واحدة فقط أن لم تسمع إن كانت هذه الكلمة هي "شيفرة الحياة" |
| Hadi, bir şeyler, sana meydan okuyorum. Hadi, sadece bir kelime. | Open Subtitles | هيّا, قل شيئاً, أتحداك هيّا, فقط كلمة واحدة... |
| Ama mektupta sadece bir kelime var, o da "Elveda". | Open Subtitles | لكن الرسالة تحتوي فقط ."كلمة واحدة "وداعًا |
| sadece bir kelime. | Open Subtitles | إنها مجرد كلمة |
| Aslında, sadece bir kelime... | Open Subtitles | -في الحقيقة، كانت كلمة واحدة فقط |
| (Kahkahalar) İkinci sahne, yaşlı adam tarafından havuzdan çıkarıldığı sahne. Yaşlı adam, genç bir üniversite mezununa sadece bir kelime söylüyor, tek bir kelime. | TED | (ضحك) المشهد الثاني هو حين يقوم رجل كبير بالسن باصطحابه إلى المسبح و كخريج جامعي جديد , يقول له الرجل الكبير كلمة واحدة كلمة واحدة فقط |
| -Lawrence, sadece bir kelime söyleyeceğim. -Evet, affedersin. | Open Subtitles | (لورانس)، كلمة واحدة فقط نعم,ارجو معذرة |
| sadece bir kelime, durma söyle. | Open Subtitles | انها فقط كلمة, تستطيعين قولها |
| "Nişanlı" mı? O sadece bir kelime. | Open Subtitles | "مخطوبين. " هذه فقط كلمة. |
| sadece bir kelime | Open Subtitles | فقط كلمة واحدة |