| Ama bu gücü nasıl kullanacağını, sadece kendisi kesin olarak söyleyebilir. | Open Subtitles | لكن كيف سيستخدم هذه القوة . فقط هو من يعرف هذا |
| Bıçak yoktu, yatağın diğer yanında sadece kendisi ve silahı vardı. | Open Subtitles | لم يكن هناك سكين فقط هو ومسدسه بجانب سريركِ |
| Aslında "grup" demesek daha doğru. sadece kendisi var. | Open Subtitles | فى الواقع " مجموعة " قد تكون مصطلح خاطئ إنه فقط هو فى ذلك الأمر |
| O sadece kendisi, diğer insanlara konuşuyor olmalıdır. | Open Subtitles | يجب عليه أن يتحدث مع أشخاص . أخرى ليس مع نفسه فقط |
| Fischer sadece kendisi için hazırlanmadığını anladı... | Open Subtitles | عرف فيشر انه يمثل ليس نفسه فقط |
| Wyatt okul öncesi ve sadece kendisi konuşuyor kendini izole edilmiştir. | Open Subtitles | إن (وايت) يعزل نفسه في ما قبل . المدرسة ، و يتحدث مع نفسه فقط |
| O tehlikede olan biri ve sadece kendisi değil. | Open Subtitles | هو الذي في خطرِ ...وليس فقط هو |
| sadece kendisi. | Open Subtitles | فقط هو يَعْرفُ لِماذا. |
| - Şimdilik sadece kendisi biliyor. | Open Subtitles | الآن فقط هو الذي يعلم |
| Bir hırsız sadece kendisi için çalar. | Open Subtitles | -يسرق اللصّ مِنْ أجل نفسه فقط |
| sadece kendisi. | Open Subtitles | نفسه فقط |