| Senden sadece tek bir şey istiyorum. | Open Subtitles | لديك شئ واحد فقط أحتاجه |
| Karen, Larry, izin verirseniz sadece tek bir şey söylemek istiyorum... | Open Subtitles | (كارين)، (لارى)، اذا سمحتم لى.. , أريد أن أقول شئ واحد فقط.. |
| sadece tek bir şey zaferimi perçinleyebilir. | Open Subtitles | فقط شيء واحد من الجائز أن يحقق لي مجد أضخم. |
| Bundan böyle çocuk için sadece tek bir şey vardı. | Open Subtitles | من الآن فصاعداً هناك سيكون :للولد فقط شيء واحد |
| Bunun yerine, geriye dönüp baktığında farklı şekilde yapmış olmayı dilediği sadece tek bir şey olduğunu ifade etmiştir. | Open Subtitles | بدلا من ذلك نظر للوراء ، كان هناك شيء واحد فقط قبل كل شيء تمنّى بأنّه يفعله بشكل مختلف |
| Dinle, Stillson'ın sadece tek bir şey umurunda, o da kendisi. | Open Subtitles | أسمعي، (ستيلسون) يهتم بشيء واحد فقط و هـو نـفـسـه |
| Ama bu burada işe yaramayacak bay Porter, çünkü ben sadece tek bir şey istiyorum. | Open Subtitles | لكن لن يجدي هنا يا سيد بورتر لأنني أريد شيئاً واحداً فقط |
| Bu tüm şirketleri dünyada başarılı kılan bir şey var ortak bir noktada buluştukları sadece tek bir şey: Hiçbirisi tek bir kişi tarafından başlatılmadı. | TED | هناك صفة واحدة فقط مشتركة بين كل الشركات العالمية الناجحة، أمر واحد فقط: لم تنشأ شركة بمجهود شخص واحد فقط. |
| O hazır, istediği sadece tek bir şey var. | Open Subtitles | هناك شئ واحد فقط |
| Carlos Solis, sadece tek bir şey için üzülmeye başlamıştı... | Open Subtitles | كارلوس سوليز) قلق حول شئ واحد فقط) |
| sadece tek bir şey daha iyi hale getirebilirdi: | Open Subtitles | فقط شيء واحد سيجعله أفضل: عمله بعزفٍ منفرد |
| Ve çocuklarınızdan sadece tek bir şey istiyor: | Open Subtitles | انه يريد فقط شيء واحد منهم الطّاعة |
| sadece tek bir şey kesin | Open Subtitles | فقط شيء واحد واضح جدا |
| Dünyada istediğim sadece tek bir şey var ve onlar bana bunu verecekler. | Open Subtitles | يوجد شيء واحد فقط في هذا العالم أريده و همْ سوف يعطوني إياه |
| Gerçekten kontrol edebileceğimiz sadece tek bir şey vardır. | Open Subtitles | هناك شيء واحد فقط الذي لا يُمْكِنُنا أَنْ نُسيطرَ عليه فعلاً |
| sadece tek bir şey için kullanılan özel bir cila üretiyorlar. | Open Subtitles | تتخصص في الطلاءات النهائية الراقية. و التي تستخدم في شيء واحد، شيء واحد فقط. |
| Bu bana sadece tek bir şey söylüyor. | Open Subtitles | هذا يخبرني بشيء واحد فقط... |
| sadece tek bir şey yapıyor, hanımefendi. | Open Subtitles | يفعلون شيئاً واحداً فقط ، سيدتي |
| Ama sadece tek bir şey söyleyeceğiz | Open Subtitles | ولكني سأقول شيئاً واحداً فقط |
| Senden sadece tek bir şey istiyorum o da birbirimize karşı dürüst olalım. | Open Subtitles | كلّ ما أطلبه هو أمر واحد أن نكون صريحين معاً |
| Karşılığında istediğim sadece tek bir şey var. | Open Subtitles | هناك أمر واحد فقط أريده بالمقابل |