| Sahip olduğu tek şey sol kroşesi. | Open Subtitles | الشيء الوحيد الذي لديه يده اليسرى بطيئة عندما يسدد بها |
| Sahip olduğu tek saçı o... Ne? | Open Subtitles | هذا هو الشعر الوحيد الذي لديه ماذا؟ |
| Sahip olduğu tek arkadaşı küçük kardeşi. | Open Subtitles | الصديق الوحيد الذي لديه هو أخيه الصغير. |
| Çünkü senin gibi birinin Sahip olduğu tek güç... bir maskedir... ve o maske çıktığında... her zamanki gibi önemsiz biri olacaksın. | Open Subtitles | لأن القدرة الوحيدة التي يملكها احد مثلك هي قناع و ما ان ينزع ذلك القناع |
| Sahip olduğu tek "intel", sikik bilgisayarı. | Open Subtitles | إنتيل الوحيدة التي يملكها على جهاز حاسوبه اللعين |
| Bu arada, o çocuksu bakış, kocamın Sahip olduğu tek bakış, yani bas geri. | Open Subtitles | وهذه النظرة الصبيانية هي النظرة الوحيدة التي يملكها زوجي الجديد لذا تراجع |
| Sahip olduğu tek arkadaşı küçük kardeşi. | Open Subtitles | الصديق الوحيد الذي لديه هو أخيه الصغير. |
| Kevin'ın Sahip olduğu tek baba benim. | Open Subtitles | وأنا أبيه الوحيد الذي لديه |
| Sahip olduğu tek kişi benim. | Open Subtitles | أنا الشخص الوحيد الذي لديه |
| Eminim Sahip olduğu tek takım odur. | Open Subtitles | أراهن بأنها البدلة الوحيدة التي يملكها |
| Ve bu dünyanın El'e karşı Sahip olduğu tek koruma bu. | Open Subtitles | والحماية الوحيدة التي يملكها هذا العالم ضد (اليد) |