| Futbol oynandığı sırada, stadyumda bülten satardı. | Open Subtitles | كان يبيع الجداول في المدرجات أثناء مباريات كرة القدم |
| Lincoln Trahn kara pazarda tehlikeli türler satardı. | Open Subtitles | لينكون تران يبيع الأنواع المنقرضه فى السوق السوداء |
| Kalpsiz, 90'ların başında uyuşturucu satardı. | Open Subtitles | كان يبيع المخدرات في المآوي في أوائل التسعينات |
| Ya o gerzek? Bütün gün havuz başında uyuşturucu satardı. | Open Subtitles | وهذا الفاشل كان يقضي أيامه يبيع المخدرات بجوار المسبح |
| Uyuşturucu satardı. | Open Subtitles | باع المخدرات كان يقضي معنا بعض الوقت |
| Eskiden galeride olan tüm sanatçılar da... O, 5 parça satardı. | Open Subtitles | هُو قد يبيع خمسة لوحات، ويريدون أن يعرفوا سبب عدم بيعه ستّة لوحات. |
| Gurjit oda numaralarını ve birkaç eşyayı paparazzilere satardı. | Open Subtitles | يبيع أرقام غرفهم و شيء من ذلك إلى المصورين |
| Orta batıda alışveriş merkezlerine bavul satardı. | Open Subtitles | كان يبيع الامتعة في المتاجر في المنطقة الوسطة |
| O herşeyi satardı:ayakkabılar,tabutlar, muzlar,sebzeler,dondurma,herşey | Open Subtitles | يبيع كل شيء، اكفان، احذية، موز، خضار ايس كريم، كل شيء |
| Babası eskiden araba satardı ve sayabileceğinden fazla parası vardı. | Open Subtitles | والده اعتاد أن يبيع السيارات وأموال لا يمكن حصرها. |
| Babam böyle yün satardı. Ama zengin soylulara. | Open Subtitles | كان والدي يبيع مثل هذا الصوف ولكن فقط للاغنياء النبلاء |
| Bak, Stewie adında bir amcam vardı ve bisiklet satardı. | Open Subtitles | كان لدي عم يدعى ستوي وكان يبيع الدراجات |
| O adam sizi mutlu etmek için ruhunu bile satardı. | Open Subtitles | على الرجل ان يبيع روحه كي يجعلك سعيدة |
| Ben de bir McFarlane tanıyorum. Timaru'da süt sağma makinesi satardı. | Open Subtitles | لقد عرفت شخصاً اسمه (ماكفارلين) كان يبيع آلات الحلابة في (تيبار) |
| Ayrıca Jude çok tedbirliydi. Kasabadaki kişilere nadiren satardı. | Open Subtitles | نادراً ما يبيع لأحد في المدينة |
| Garip şeyler satardı. | Open Subtitles | يبيع أشياء مثل نظارات مطاطية لبان البصل |
| Çalıntı kamyonların arkasındaki kutuları satardı. | Open Subtitles | يبيع صناديق الكتب... على ظهر شاحنة مسروقة. |
| Londralı küçük çapta bir eşkıyaydı Amerika sokaklarında küçük zenci ve esmer çocuklara mantar tabancası satardı. | Open Subtitles | كان قطاع طريق لفترة قصيرة في "لندن" يبيع البنادق للأطفال السود والسُمر في شوارع "أمريكا" |
| Adı Sigismund Markus'tu, ...ve kırmızı-beyaz vernikli teneke trampetler satardı. | Open Subtitles | وكان اسمه (سيجيسموند ماركوس)، وكان يبيع الطبلات الصفيح ودهانات الطلاء الحمراء والبيضاء |
| Noel arifesinde, bütün oyuncakları satardı ve ben de ortada kalırdım. | Open Subtitles | وفي النهاية باع كل الأعاب... وما تبقى لي إلا... |
| Babam kutudan şeker satardı. Her gün. | Open Subtitles | , والدي . باع الحلوى من الصناديق |