| Alamo'da ki kuşatma altındaki her adamın uğruna savaştığı şey bu. | Open Subtitles | و هذا ما يقاتل من أجله كل رجل محاصر فى الآلامو |
| Eğer Conrad Knox'u biraz tanıdıysam uğruna savaştığı şey için sonuna kadar mücadele eder. | Open Subtitles | أذا فهمت كونراد نوكس طالما انه يعتقد أن هناك شيء يقاتل من أجله فهذا ما سيفعله |
| Bu zırhlardı kuşandığı azgın Norveç kralıyla savaştığı zaman. | Open Subtitles | - كما تشبه نفسك ذلك كان الدرع الذي كان يرتديه عندما كان يقاتل ملك النرويج الطموح |
| Aklın savaştığı şeyi, vücudun da savaşmaya çalıştığı şeyi buldum. | Open Subtitles | لقد إكتشفت أن العقل يحارب ما يحاول الجسد محاربته أيضاً |
| Ve insanların her gün yaşamak için savaştığı ve tek bir öğün dahi kazanamadığı yerlerde buldum. | TED | ووجدت نفسي في أماكن يحارب فيها الناس يومياً ليعيشوا دون أن يتمكنوا من الحصول على وجبة واحدة. |
| Atalarımızın uğruna savaştığı siyasi bağımsızlık, ekonomik bağımsızlık olmadan bir anlam ifade etmiyor. | TED | الحرية السياسية التي من أجلها حارب أسلافنا لا معنى لها من دون الحرية الاقتصادية. |
| Bu babanın savaştığı düşman gibi değil. | Open Subtitles | هؤلاء ليسوا كمن كان أبوك يقاتلهم |
| Özgür bir Irak için savaştığı zamanları. | Open Subtitles | -عندما كان يقاتل لحرية العراق -إنها لأجل الناس |
| Kensei yanımda savaştığı sürece hiçbir şeyden korkmam. | Open Subtitles | , طالما أن (كينساي) يقاتل بجانبي أنا لا اخاف شيئاً |
| Kötü şeylerin savaştığı yerlere. | Open Subtitles | حيث يقاتل فيه البشعون. |
| Kötü şeylerin savaştığı yerlere. | Open Subtitles | حيث يقاتل فيه البشعون. |
| Spartanın korunması için yüreğini ortaya koyarak savaştığı cansız bedeni ile savaş alanında yattığı zamandır, | Open Subtitles | إنّها تلك اللّحظة حين يقاتل من كلّ قلبه حاميًا (أسبرطة) ويرقد شهيدًا في ساحة القتال، إنّه النصر! |
| - Uğruna savaştığı şeye inanıyor o. | Open Subtitles | -إنه يؤمن بما يقاتل من أجله |
| - Uğruna savaştığı aile öldürdü. | Open Subtitles | - العائلة التي يقاتل من أجلها |
| Ve uğruna savaştığı sebep adına bir yenilgi. | Open Subtitles | ويفشل في القضية التي يحارب لأجلها وأنت ، يا جميل |
| O ahlaksız herif, babanın meslek hayatı boyunca savaştığı her şeyin temsili gibi. | Open Subtitles | ذلك الحثالة يمثل كل شيء قضى والدك حياته كلها يحارب ضده. |
| O kendine değer veriyor, sana değer veriyor, ve onun uğruna savaştığı şey bu. | Open Subtitles | ويهتم بنفسه، وقال انه يهتم لأمرك وهذا ما يحارب ل. |
| İsrailoğullarının uğruna savaştığı her şey, artık tehlike altındaydı. | Open Subtitles | كل شيء حارب الإسرائيليين من أجله أصبح تحت التهديد |
| Senin yüzünden, halkımın korumak için savaştığı her şey yok olacak. | Open Subtitles | بسببك كل شيء حارب قومي لحمايته -سيتدمر -مهلًا |
| Dün akşam gördüklerin ve Beyaz Şapkalı denen o adam Danny ve Colleen'in savaştığı insanlarla bağlantılı olabilir. | Open Subtitles | مهما كان ما رأيته ليلة أمس، فإن "ذو القبعة البيضاء"، قد تكون له علاقة بمن كان يقاتلهم "داني" و"كولين". |