| Bunu iki gün önce yapmalıydın. Kendini savunmaktan mı korkuyorsun? | Open Subtitles | كان يجب عليك عمل ذلك قبل يومين هل تخشى الدفاع عن نفسك؟ |
| Onu bir hayvan gibi avlamaya çalışmak, ona kendisini savunmaktan başka seçenek bırakmıyor. | Open Subtitles | ألا ترى أنك بطاردته كحيوان لا تترك له خيارا إلا الدفاع عن نفسه ؟ |
| Normal şartlar altında, suçlu birini savunmak, masum birini savunmaktan daha kolaydır. | Open Subtitles | ـ إنه من السهل الدفاع عن متهم مذنب أكثر من واحد برئ ـ كل الأشياء تتساوى |
| Bu insanlar, kendini savunmaktan aciz olan toplumun en yoksul üyelerini haraca kesiyordu resmen. | Open Subtitles | قام هؤلاء الأشخاص بأفتراس أفقرأعضاءالمجتمع... هؤلاء الذين لا يستطيعون أن يدافعوا عن أنفسهم |
| Ve kendimi savunmaktan korkmadım ve bu cesareti gösterir. | Open Subtitles | ولم اكن خائفة من ان ادافع عن نفسي وهذا يظهر الشجاعة |
| Ama bence bir çocuğa ihmalkar davranarak zarar veren birisini savunmaktan kaçınmak bir tesadüf değildi. | Open Subtitles | لكنني لا أظنها كانت مصادفة أنكِ فجأة لم تريدي الدفاع عن أحد، إهماله قد أدى إلى أذية طفل |
| Aralarında kalıp ikisini de savunmaktan bıktım. | Open Subtitles | أقصد، لقد سئمت من وجودي في الوسط ومحاولة الدفاع عن الجميع |
| Bunalımdaydı, çünkü Fortitude'u savunmaktan harap olmuştu. | Open Subtitles | وكانت محبطة لأنه تم منعها من الدفاع عن فورتيتيود |
| Kendini savunmaktan daha mı önemli? | Open Subtitles | أكثر أهمية من الدفاع عن نفسكِ؟ |
| Ve hâlâ rap müziği seviyorum. Gerçekten seviyorum. Seviyorum fakat savunmaktan yoruldum artık. | Open Subtitles | صعب الدفاع عن " ابتعدي عاهرة عن طريقي " حسنما كما ترون هناك عاهرة في طريقخ |
| Kendimizi savunmaktan başka seçenek yoktu. | Open Subtitles | لم يكن بوسعنا سوى الدفاع عن أنفسنا. |
| Kendimizi savunmaktan başka şansımız yok! | Open Subtitles | ليس لدينا أي خيار سوي الدفاع عن أنفسنا |
| Haklarını savunmaktan korkma. | Open Subtitles | لا تخشي أبدا الدفاع عن نفسك. |
| Biri bana merhumun Bayan Borden'a saldırdığını gördüğüm şekilde gelseydi kendimi savunmaktan başka seçeneğim olmazdı. | Open Subtitles | لو جاء أحدهم لي وبنفس طريقة هجوم الميتة على الآنسة (بوردين) لن يكن لدي أي خيار سوى الدفاع عن نفسي |
| Binbaşı Hewlett emrindeki tüm o birlikle bile bu kasabayı savunmaktan aciz olduğunu kanıtlamıştı. | Open Subtitles | الرائد (هيوليت) أثبتَ نفسه أنه غير قادر على الدفاع عن هذه المدينة حتى مع وجود سرية بأكملها تحت تصرفه |
| Bu insanlar, kendini savunmaktan aciz olan toplumun en yoksul üyelerini haraca kesiyordu resmen. | Open Subtitles | قام هؤلاء الأشخاص بأفتراس أفقرأعضاءالمجتمع... هؤلاء الذين لا يستطيعون أن يدافعوا عن أنفسهم |
| Borsacıları ve 80'lerin bankerlerini savunmaktan bıkmıştım. | Open Subtitles | ادافع عن المحكومين وشباب الثمانينات |