| Ama England Dan ve John Ford Coley ile bir kayıt seansım vardı. | Open Subtitles | كان من المُفترض ان اُشرف على جلسة تسجيل انغلاند دان جون فورد كولي |
| - Daha öğle yemeğini yemedim. - Baba, şimdi seansım var. | Open Subtitles | إنني لم أتناول غدائي بعد - أبي, لدي جلسة الآن - |
| Biliyorum biliyorum fakat bu benim ilk okul terapi seansım bugün, unuttun mu? | Open Subtitles | أعلم أعلم ولكن لدي أول جلسة معالجة في المدرسة اليوم أتذكرين؟ |
| seansım bittikten sonra muayenehaneden ayrıldığımda önümde bir taksi durdu kapı açıldı ve bir kadın ayağı göründü. | Open Subtitles | حين غادرت طبيب الأسنان بعد جلستي توقفت سيارة أجرة وفتح الباب وقدم امرأة بدأت بالنزول |
| Yarına kadar terapi seansım yok, doktor. | Open Subtitles | جلستي العلاجيه اليست غدا ،دكتور |
| seansım başlamak üzere. Seni arayacağım tamam mı? | Open Subtitles | سأبدأ جلسة للتو سأعيد الاتصال بك، حسناً؟ |
| Diğer kişiliklerimle seansım vardı. | Open Subtitles | لدي جلسة الان مع مريض متعدد الشخصيات |
| Tam da "ofisimdeki" seansım bitmek üzereydi. | Open Subtitles | إنّي على وشك الإنتهاء من جلسة في مكتبي. |
| Benim de katılmam gereken bir terapi seansım var. | Open Subtitles | إنّ لديّ جلسة علاج نفسي يجب أن أحضرها. |
| Hastamla özel seansım vardı. | Open Subtitles | هذه جلسة خاصة لمريض |
| Bir dakikaya kadar başlayacak bir seansım var. | Open Subtitles | لدي جلسة ستبدأ خلال دقيقة |
| Bir keresinde tüm günümü bir elimle Moog birleştiricisi çalıp diğer elimle ot sardığım bir seansım olmuştu. | Open Subtitles | لقد قضيت جلسة في أحدى المرات حيث أستغرقت اليوم بأكمله أقوم بعزف موج سينثيسايزر بيد واحدة "جهاز موسيقي يصدر الأصوات إلكترونيا بينما كنت أقوم بلف السجائر باليد الأخرى |
| - Hayır, sağ ol. seansım var. | Open Subtitles | - لا شكرًا، لدي جلسة |
| Evet, seansım. Anlıyorum. | Open Subtitles | أجل, حتى جلستي فهمت ذلك, |
| Borden ile olan seansım için geldim sadece. | Open Subtitles | (أنا هُنا فقط من أجل جلستي مع (بوردن |