| Yani, bu seansın saf zevk üzerine olması gerekiyordu ama cazibe kısmen anlamla ilgili. | TED | إذاً، هذه الجلسة من المفترض أن تكون ممتعة لكن الروعة حقاً وإلى حد ما هي المعنى |
| seansın ortasında banyoya koşuyor ve kanaması geliyor. | Open Subtitles | في منتصف الجلسة هَرَعت إلى الحمام و بدأت تنزف |
| Bir seansın ortasındasın ve hastanın tuvaleti kullanması gerekti. | Open Subtitles | أنتي في منتصف الجلسة و احتاج المريض أن يستخدم الحمام |
| Birden fazla sefer, uyuya kaldım ve seansın sonunda beni yoldan itmeleri gerekti. | TED | وكنت أغط في النوم في أكثر من مرة وكان على من كانوا داخل الغرفة أن يدفعوني بعيداً عن الطريق في نهاية كل جلسة علاج |
| Bir seansın ortasındayım. | Open Subtitles | أجيبي على الهاتف و لا تنزلي للأسفل هنا, لديَ جلسة |
| Belki muayenehane dışında daha çok özel seansın yardımı dokunabilir. | Open Subtitles | ربما المزيد من الجلسات لنا معاً خارج المكتب ستكون نافعاً |
| seansın bitmesine 15 dakika var. | Open Subtitles | لديك 15 دقيقة أخرى من جلستك الاستشارية |
| Geçen haftaki seansın sonunda dibe battığımı düşünüyordum ama daha da batmaya devam ettim. | Open Subtitles | حسناً، ظننتُ أنني وصلتُ لأبعد ما يمكن من البؤس في آخر جلستنا الماضية لكن البؤس استمر في الإزدياد بعدها |
| seansın başında beni de suçlamadığını söyledin. | Open Subtitles | باكراً في هذه الجلسة قلتِ أنكِ لم تلوميني |
| seansın tam sonunda hastanın önemli bir şey söylemesi. | Open Subtitles | عند انتهاء الجلسة حينما يقول المريض شيئاً مهماً |
| Biraz endişelendim aslında seansın yarısı bitti ve hâlâ gelmedi. | Open Subtitles | لكني قلقة لأننا في منتصف الجلسة ولم يأتِ بعد |
| İşbirliği yaparsan, seansın kısa kesebiliriz. | Open Subtitles | اذا تعاونتِ ، فربما سيصبح بامكاننا تقصير مدة الجلسة |
| seansın bugün ertelendiğini söyleyen bir telefon aldım sizin oradan. Bir daha kontrol etmek istedim. | Open Subtitles | لقد تلقيت إتصالا من سكيرتيرتكي "أنيت" قالت أن الجلسة ألغيت اليوم, وأردت أن أتأكد |
| seansın sonuna hazır olur. | Open Subtitles | و ستكون جاهزة عند انتهاء الجلسة |
| Ama seansın sonunda Oliver'ı almak için burada olacak. | Open Subtitles | لكنّه سيأتي لأخذ أوليفر بنهاية الجلسة |
| Seanstayım. seansın olamaz. | Open Subtitles | أنت لايمكنك أن تأخذ جلسة في تحضير الأرواح |
| Yarınki kemoterapi seansın konusuna dönebilir miyiz? | Open Subtitles | حسناً، هل نستطيع التحدّث عن جلسة العلاج الكيميائي غداً؟ |
| Her seansın da detaylı notlarını alırmış. | Open Subtitles | ولقد كتبت مُلاحظات مُفصّلة للغاية في كلّ جلسة. |
| Sevgilisinin onu başkasıyla aldattığını itiraf ettiği seansın bir metni verildi ona. | Open Subtitles | أعطوها نُسخةً من جلسة استماع يعترفُ فيها بأنه مُرتبط بعلاقة غرامية. |
| İnsan sarrafı olduğunuz için seansın kalanında planımı gözden geçirebiliriz diye düşündüm. | Open Subtitles | أعتقدت بأننا سنقضي يقية الجلسات يدور حوله بما أنكم أنتم ذو الخبره |
| Bunu son seansın olarak düşünelim o hâlde. | Open Subtitles | دعينا إذن ننظر في هذا في جلستك الأخيرة |
| Geçen seansın sonunda olan buydu. | Open Subtitles | هذا ما حصل بعد جلستنا الماضية |