| Ona hayat sundum, ama o bir sefaleti tercih etti, yaşlı Victrola. | Open Subtitles | لقد عرضت عليه الحياه ولكنه أختار البؤس وألته الموسيقية |
| Bu insanların sefaleti üzerine ticaret yapmaktan başka birşey değil. | Open Subtitles | هذا لا شيء أقل من تهريب في البؤس الإنساني، |
| Bilim, binlerce yıllık sefaleti ortadan kaldırabildi. | Open Subtitles | العلم أزال آلاف السنوات من البؤس. |
| sefaleti biliyorum ve bu beni korkutuyor. | Open Subtitles | ما كنت أخشاه هو البؤس |
| Açlığı ve sefaleti bitirebiliriz. | Open Subtitles | يمكنك انهاء الجوع و البؤس |
| Rhesus'un getirdiği sefaleti göstereyim sana. | Open Subtitles | دعني أريك البؤس الذي جلبه لنا (ريسوس). |