| Demek ki doğrudan isabet eden bir mermi kadar sert çarpmamış. | Open Subtitles | إنها ممزقة مما يعني أنها أخترقت بقوة أقل من ضرب مباشر |
| - İçtiğiniz şey çok sert bayım. - Ne demezsin. | Open Subtitles | ـ هذا شراب قوي فعلا يا أستاذ ـ كما تقولين |
| Kolayca gözden kaçabilir ama sert cisimle darp aldığı belli. | Open Subtitles | من السهل أن تغفل عنها، لكنها تشير إلى ضربة قوية |
| Ver şu silahı. Ne zamandan beri sert erkeklik taslıyorsun? | Open Subtitles | أعطني سلاحك اللعين منذ متي وأنت تلعب دور الفتي القوي |
| Isabel'e deriyi kesip kemiği delecek kadar sert bir şeyle vurulmuş. | Open Subtitles | لقد ضربها شيء قاسي لدرجة أن يكسر بشرتها ويغرس في العظم |
| O zaman çok yumuşak davranma. Ama çok da sert olma. | Open Subtitles | انت يجب الا تتساهل معها ولكن عليك الا تكون قاسياً أيضاً |
| Kendini dengele. Şu ayağını uzaklaştır. Şimdi güzelce ve sert. | Open Subtitles | ثبيت وضعك ضع ذلك الساق في النهايه ليس صعبة الآن |
| Kafamı o kadar sert vurdum ki, gerçekten çizgi kuşlar gördüm. | Open Subtitles | لقد ضربت رأسي بقوة جداً لدرجة أنني رأيت عصافير رسوم متحركة |
| O kadar sert düzmüş ki, âleti kadının dişlerine sıkışmış. | Open Subtitles | لقد جامعها بقوة وجدت بقايا من جلد قضيبة في فمها |
| Önemli olan ne kadar sert vurduğun değil ne kadar iyi vurduğun. | Open Subtitles | ما أريدك فعله,ليس ضربها بشكل قوي لكن كيف تتقنين الضربه انظري الي |
| Röntgenlerde omurganın boyun kısmında sert bir travma durumuna uygun kırıklar olduğu görünüyor. | Open Subtitles | الأشعة السينية تظهر تشظياً في الفقرات العنقية مما يتوافق مع جرح قوي حاد |
| Açıkça, kurulu dağıtıp oybirliği ile seçim fikri çok sert tepkilere yol açtı. | Open Subtitles | من الواضح أنّ اقتراح حلّ المجلس ..لانتخاب أعضاء جدد قد أنتج معارضة قوية |
| Kaburgaları da kırıImış. Adama, künt bir cisimle çok sert vurulmuş. | Open Subtitles | وأن تحطم ضلوعه، هذا الرجل عانى بشدة من جراء صدمة قوية |
| Bakıyorum beni çok sevdin sert çocuk, ziyaretime gelmeden yapamıyorsun! | Open Subtitles | إنك تحبني أيها الشاب القوي هذا واضح، فأنت تستمر بزيارتي |
| sert çocuk o kadar aşağılanmıştı ki arkadaşlarını orada bırakıp gitti. | Open Subtitles | ذاك الرجل القوي المحلي تعرض لمذلة شديدة و غادر مع أصدقائه |
| Onur Kuvvetleri, dışarından birine sert görünebilir ama işe yarıyor. | Open Subtitles | فيلق الشرف قد يبدو قاسي لشخص من الخارج ولكنه فعال |
| Şans oyunları sert bir iştir. Bunu kendim de yaşadım. | Open Subtitles | الغش المستمر قد يكون قاسياً وقد يدمرك وأنت شاهدت هذا |
| Kanzi'nin kullandığı kaya oldukça sert ve taştan alet yapmak için ideal, ama onu tutmak büyük beceri istiyor. | TED | الصخرة التي يستخدمها كانزي قاسية جدا مثالية كأداة حجرية، ولكن صعبة التعامل، تتطلب مهارة كبيرة. |
| sert sözler ve tehditler kullanmayı denedim. Ancak hiçbir sonuç alamadım. | TED | لقد جربت الكلام القاسي .. والتهديد .. ولم استفد من ذلك بشيء .. |
| Gene bayıldı. sert bir tokat atın, bakalım ayılacak mı? | Open Subtitles | لقد فقد الوعى ثانيةً اصفعه بشدة لنرى هل سيستعيد وعيه |
| Afedersiniz, efendim. Majesteleri daha sık yıkanırsa, bu kadar sert ovmak zorunda kalmam. | Open Subtitles | أنا لا يجب أن أَفرك صعب إذا فخامتك تستحم في أغلب الأحيان أكثر |
| sert bir şey demedim. Reçetesiz bir şey var mı diyorum. | Open Subtitles | لا, ليس شيئاً قوياً أنا أتحدث عن دواء من دون وصفة |
| Bütün hikaye Pennsylvania, Pittsburgh'da, ölüymüşler gibi herkesin onlardan vazgeçtiği sert bir mahallede lise öğrenci olan benimle başlıyor. | TED | كل القصة في الواقع تبدأ كفتى في الثانوية في بيتسبورغ، بنسلفانيا، في احد الاحياء القاسية التي يئس منها الجميع. |
| Yedinci sinifta o kadar sert otuzbir çektin ki omzunu çikardin. | Open Subtitles | عندما الدرجة 7 كنت الاستمناء من الصعب جدا عظم الكتف الانزلاق |
| Çok sert vurmak zorunda değildin. Hiç tereddüt bile etmediğini fark ettim. | Open Subtitles | لم يكن يفترض أن تضرب بهذه القوة بخلاف أنه لم يتردد أصلا |
| Hiç bir telsiz sinyali o kadar sert kayayı delemez. | Open Subtitles | لا يوجد إشارة يمكن أن تخترق تلك الصخورة الصلبة الكثيرة. |