| Silahtar'ı yarattın, silah işi ters giderse suçu üstlenmesi için bir kukla. | Open Subtitles | ابتكرت (صانع الأسلحة)، زعيم صوري ينوب عنك في حالة فشل صفقة الأسلحة |
| - Bu yüzden Silahtar Abel Mindler'la konuşması için adamlarını gönderdi ama olaylar ters gitti. | Open Subtitles | لهذا السبب أرسل (صانع الأسلحة) رجاله للدردشة مع (هابيل ميندلر)، لكن الأمور خرجت عن مسارها |
| Silahtar bu yüzden onun peşinde olmalı. | Open Subtitles | هذا هو السبب الوحيد لملاحقة (صانع الأسلحة) له |
| Telefon Silahtar'da olabilir ama bizde de GPS koordinatlarının yedeği var. | Open Subtitles | حسنًا، (صانع الأسلحة) لديه الهاتف لكن نحن لدينا النسخة الاحتياطية لسجل إحداثيات مواقع الهاتف الخلوي |
| Diğeri Silahtar'ın işi. - Silahtar mı? | Open Subtitles | المحاولة الأخرى كانت من (صانع الأسلحة) |
| Bana şu Silahtar'dan bahset. Chicagolu bir silah tüccarı. | Open Subtitles | والآن أخبرني أكثر عن (صانع الأسلحة) هذا |
| Silahtar sensin demek. Tanıştığımıza memnun oldum. | Open Subtitles | إذن أنت (صانع الأسلحة). |