| Ve tabii ki stresin etkilerinden biri hafıza kaybıdır. Ben de az önce küçük bir hafıza kaybı yaşadım. | TED | وأحد أعراض الإجهاد بالطبع، هو فقدان الذاكرة، وهو نوعا ما، ما حصل لي لوهلة قبل قليل. |
| Doktorum stresin bağışıklık sistemine etkisinden bahsetti. | Open Subtitles | ذكر طبيبي بأن الإجهاد يؤثر على جهاز المناعة |
| Fakat bu yalnızca stresin sağlığa zararlı olduğuna inanan insanlar için geçerliydi. | TED | ولكن هذا يخص فقط الأشخاص بالإضافة للذين كانوا يعتقدون بأن الضغط مضر لصحتهم. |
| Enerjimin büyük bir kısmını insanlara stresin sağlıkları için zararlı olduğunu anlatarak harcıyorum. | TED | فقد بذلت الكثير من الجهد لأخبر الناس بأن الضغط مضر بصحتهم. |
| Ya size bazı tahminlere göre, ABD'de işle ilgili stresin maliyetinin yılda 300 milyar dolara yakın olduğunu söyleseydim? | TED | ماذا لو أخبرتك أنه حسب بعض الإحصاءات، تصل تكلفة التوتر بالعمل بالولايات المتحدة تقريباً إلى 300 مليار دولار سنوياً؟ |
| "Ailemin bu maddi yükün ve stresin altına girmesini istemiyorum." | Open Subtitles | لا اريد لعائلتي الخضوع لتلك التكاليف أو الضغوطات |
| Belki de senin stresin konuşarak atacağın türdendir. | Open Subtitles | ربما يكون الحديث أكثر فعالية في تخفيف توترك |
| Buna stereotipi denir. Aşırı stresin neden olduğu bir sendromdur. | Open Subtitles | ''يدعى مرض ''النمطيّة و هي متلازمة ناجمة عن الإجهاد |
| stresin üstesinden nasıl geliyor, bilmiyorum. | Open Subtitles | لا أعرف كيف تتعامل هذه المرأة مع الإجهاد |
| Tamam, stresini anlıyorum da stresin için yapabileceğin onca şey varken-- | Open Subtitles | كلا, أعني أتفهم بأمر الإجهاد لكن مع كل الأشياء يمكنك التعامل مع الإجهاد |
| Bunlar stresin ciddi göstergeleri. | Open Subtitles | أنتم تنظرون إلى علامات جادة على الإجهاد النفسي |
| Ayrıca stresin, durumunu kötüleştirebileceğini de söylemişlerdi. | Open Subtitles | قالوا أيضاً أنّ الإجهاد قد يجعل مرضه يتفاقم. |
| Bunlara, stresin sebep olduğunu düşünmeye başladım. | Open Subtitles | كما أنّني بدأت بالتفكير أنّ كل هذه الأمور ناجمة عن الإجهاد حسناً؟ |
| Bu da kronik stresin kalp damar rahatsızlıklarıyla ilişkilendirilmesinin sebeplerinden biridir. | TED | وهذا واحد من الأسباب التي تجعلنا أحيانا نربط الضغط المزمن بأمراض القلب والأوعية الدموية. |
| stresin yeni bilimi ortaya çıkarıyor ki stres hakkında nasıl düşündüğünüz farkediyor. | TED | وهذا بالفعل ما يكشف عنه علم الضغط، هو كيفية النظر إلى مسألة الضغط. |
| Peki stresin bu yönünü bilmeniz sizi nasıl daha sağlıklı yapacak? | TED | حسنا، كيف يمكن للتعرف على هذا الجانب من الضغط أن يجعلكم أكثر صحة؟ |
| stresin bir sürü farklı derecesi ve tipi, hafızanın farklı çeşitleri var. Biz kısa süreli stresin durum hafızanızı nasıl etkilediği üzerine odaklanacağız. | TED | هناك أنواع ودرجات توتر متعددة. وأنواع مختلفة من الذاكرة، لكننا سنركز على التوتر قصير الأمد وتأثيره على تذكر الحقائق. |
| stresin etkileri beyninizin DNA' sına kadar sızabilir. | TED | قد تمتد تأثيرات التوتر إلى الحمض النووي في الدماغ. |
| Yine de bu stresin yönetimi - yine siz ve ekonomi için faydalı. | TED | ولكن التعامل مع التوتر بحكمة، تلك هي الفائدة، ومجدداً، يعود ذاك بالنفع عليكم وعلى الاقتصاد. |
| Ve bu harika fanteziyle yaşaması da stresin kaynağının çocukluğundan geldiğini gösteriyor. | Open Subtitles | حقيقة أنها تعيش هذا الخيال المثالي يعني وجود الضغوطات في طفولتها. |
| Aşırı stresin yararları. | Open Subtitles | - هذه فوائد حمية من الضغوطات |
| Tabii, stresin bilinçaltı kaynaklıysa gerçekten rahatsız olmadığına inanıyor olabilirsin. | Open Subtitles | بالطبع من المحتمل أن توترك أقل من الوعي الكامل وأنتِ مع ذلك تعتقدين بأنك بخير |
| Bazen o stresin nedeni suçluluktur. | Open Subtitles | في بعض الاحيان ذلك الاجهاد يسببه الاحساس بالذنب |