| Dünya üzerinde nesli tükenmekte olan neredeyse tüm canlılar, burada satılık. | Open Subtitles | ومن كل شيء تقريبا المهددة بالانقراض في العالم هو للبيع هناك. |
| Anlayacağınız nesli tükenmekte olan canlıların ticareti için Hong Kong'taki Walmart. | Open Subtitles | في الأساس، ووول مارت للتجارة المهددة بالانقراض الأنواع في هونغ كونغ. |
| Nesli tükenmekte olan bir koyun türü muflon'a da aynı şey yapıldı. | TED | نفس الأمر وقع مع الموفلون، حيث انها من الأنواع المهددة بالانقراض من الأغنام. |
| Bunlar nesli tükenmekte olan türleri korumak için üretilmiş iki hayvan. | TED | هذان مخلوقان تم تكوينهما من أجل حماية الأصناف المهددة بالإنقراض. |
| Guar, nesli tükenmekte olan ve Güneydoğu Asya'da yaşayan bir toynaklı hayvandır. | TED | الغار هو أحد ذوات الحوافر المهددة بالإنقراض في جنوب شرق آسيا. |
| Arkadaşlarımı kavanozlara tıktım, bu bir bakıma soyu tükenmekte olan kişiyi miksere tıktım. | TED | أضع أصدقائي في جرار، أضع هذ الشخصية، هذا النوع من الشخصيات المهددة بالانقراض في خلاط. |
| Bilim insanları bu teknolojiyi nesli tükenmekte olan vahşi yaşamı izlemek için kullanabilirler. | TED | يمكن للعلماء استخدام هذه التقنية لتتبع الحياة البرية المهددة بالانقراض. |
| Tıpkı kutupta gezinmek veya soyu tükenmekte olan bir deniz kaplumbağasıyla yüzmek gibidir. | Open Subtitles | مثل نهر جليدي متدرج او السباحة مع سلحفاة البحر المهددة بالانقراض |
| Chung'ın işi, nesli tükenmekte olan hayvanların parçalarının ve av etlerinin ithalatında yoğunlaşıyor. | Open Subtitles | أعمال تشونغ متخصصة في استيراد لعبة اللحوم وأجزاء من الحيوانات المهددة بالانقراض. |
| İnsanları değil vahşi ve nesli tükenmekte olan yaratıların kırımından sorumlu olanları. | Open Subtitles | مسؤولون عن هلاك المئات من المخلوقات البرية و المهددة بالانقراض. |
| Paul da, benim gibi nesli tükenmekte olan canlılarla ilgilenen bir foto muhabiri. | Open Subtitles | بول مصور صحفي، مثلي، وتركز على الأنواع المهددة بالانقراض. |
| Paul ve Shawn nesli tükenmekte olan canlıların ticari olarak satılması konusuna dikkat çekmeye çalışıyorlar. | Open Subtitles | بول وشون محاولة حلقات تمثال نصفي بيع الأنواع المهددة بالانقراض. |
| Sokaklarda yürürken girdiğin her dükkan nesli tükenmekte olan canlılarla dolu. | Open Subtitles | يمكنك النزول الشوارع، وكل متجر الآخر سوف تكون كاملة من الكائنات المهددة بالانقراض. |
| An itibariyle Çin hükümeti nesli tükenmekte olan türlerle ilgili çok çaba sarfediyor. | Open Subtitles | الحكومة الصينية تقوم به الكثير، في هذه اللحظة، بالنسبة للأنواع المهددة بالانقراض. |
| Ama Batı daha şimdiden kitlesel olarak çevreyi kirletme, zarar verme ve nesli tükenmekte olan türleri yok etme konusunda akıl almaz şeyler yaptı. | Open Subtitles | ولكن الغرب هو القيام بالفعل بعمل لا يصدق من بكثافة المستنفدة والإضرار بالبيئة وأخذ الكثير من الأنواع المهددة بالانقراض. |
| Cennet, nesli tükenmekte olan hayvanlar için bir rehabilitasyon merkezi olarak elli yıldan uzun bir süre önce başladı. | Open Subtitles | بدأت إيدن منذ خمسين عاما مضت كإعادة تأهيل للحيوانات المهددة بالانقراض |
| Soyu tükenmekte olan Beyaz popolu Kırlangıç. | Open Subtitles | إنه طائر السنونو أبيض الوجه المهدد بالإنقراض |
| Birkaç yıl önce Kanada sınırında, nesli tükenmekte olan vaşak türünü avlarken yakalamıştım. | Open Subtitles | قبضت عليه يصيد بدون إذن بعض القطط البريّة المهددة بالإنقراض منذ عدّة سنوات مضت على مقربة من الحدود الكنديّة |
| O dönemde ben gelmeseydim sen hala nesli tükenmekte olan bir tür olacaktın. | Open Subtitles | حسناً ، بيت القصيد إذن أنّه لو لم أظهر بالزمن الذي ظهرت به لبقيت من الانواع المهددة بالإنقراض |
| Teorin ilginç. Ancak bu dava nesli tükenmekte olan hayvanlar ve uluslararası ilişkilerle ilgili. | Open Subtitles | لقد كانت نظرية مثيره للإهتمام ولكن هذه القضية لحيوانات مهددة بالإنقراض وعلاقات دولية |
| Nesli tükenmekte olan türleri yemek beni deli ediyor. | Open Subtitles | فتناول الحيوانات المهددة بالإنقراض يثير إشمئزازي |