| Şükürler olsun, çünkü doktorlar durmadan bana kötü bir şekilde tıkalı olduğunu söyleyip duruyorlardı. | Open Subtitles | حمداً لله، لأن الأطباء يخبرونني بأنه مسدود دائماً |
| - Vay, burnum tıkalı değil. - Baba, şunlar fırtına bulutu mu? | Open Subtitles | رائِع، لا أنف مسدود أبي، هل هذه هي الغيوم العاصِفة؟ |
| Sıradan bir tıkalı tuvalet de değil ha, tesisatçıya da ihtiyacım yok. | Open Subtitles | وليس أي مرحاض مسدود عاديّ. كما، أنا لست بحاجة إلى مكبس. |
| Normalde buna hastanın bağırsağının tıkalı olması derdim ama eminim çok gerçekçi bir tespitle cevap vereceksin. | Open Subtitles | عادةً أقول أنه يشير إلى أن أمعاء المريض مسدودة لكنني متأكد أنه لديك تفسير أقوى |
| Herhangi bir vasat doktorun hastanın bağırsağının tıkalı olduğunu düşündüğünü gösterir. | Open Subtitles | يبدو أن طبيب عشوائي ذو مهارات محدودة يظن أن أمعاء المريض مسدودة |
| muhtemelen bir yönü dışında: şimdi şehir merkezinin gerçekten ne kadar tıkalı ve istilaya uğramış olduğuna dair görsel bir sunumum oldu. | TED | ما عدا من منظور واحد أصبح لدي الآن تمثيل بصري ممتاز عن مدى انسداد و اجتياح قلب المدينة |
| Diğer tahlillerde bir sorun yoktu, hiçbir yerde tıkalı damar görülmedi. | TED | لكن لم تكن أي من الفحوصات الأخرى سلبية، حيث لم توجد أي علامة على انسداد بالشرايين بأي مكان. |
| Unut bunu. Yol tamamen tıkalı. | Open Subtitles | إن الطريق مسدود حتى نهاية الشارع |
| Ağzımı kapatamam, çünkü burnum tıkalı. | Open Subtitles | لا يمكن اقفال فمى لان أنفى مسدود |
| Ağzımı kapatamam, çünkü burnum tıkalı. | Open Subtitles | لا يمكن اقفال فمى لان أنفى مسدود |
| 348 numaralı odanın tuvaleti tıkalı. | Open Subtitles | هناك حمام مسدود في غرفة رقم 348 |
| Hayati tehlikesi yok ama bir damarı %70 tıkalı bu yüzden stent taktık. | Open Subtitles | لقد زال من الخطرّ ، لقد أحد شرايينه مسدود بنسبة 70% ، لذا قمنا بوضع دعــامة |
| Ben de ona tuvaletin tıkalı olduğunu söyledim. | Open Subtitles | "و أخبرتها: " حسناً, إن المرحاض مسدود |
| Burunlarımızı, tıkalı ve içleri dolu bir şekilde saygı ile kaldırıyoruz. | Open Subtitles | تركنا أنوفنا مسدودة و غير نظيفة توقيراً لك |
| hey,yarın sabah duş alma. boru hala tıkalı. | Open Subtitles | لا تستحمِ غداً فالبالوعة ما زالت مسدودة والأمر مقرف جداً |
| Burnumun da bir deliği tıkalı. Muhtemelen bir saat sonra öbür deliği tıkanacak. | Open Subtitles | و أنفي تفعل الشئ الذي يكون ، واحدة مسدودة ثم بعد ساعة الاخري تصبح مسدودة |
| Bu kadının pis su boruları her zaman tıkalı, değil mi? | Open Subtitles | مجاري تلك المرأة دائماً مسدودة أليست كذلك ؟ |
| ..ve tüm otoyollar tıkalı. Umarım bunun için bazı parlak fikirlerin vardır. | Open Subtitles | انسداد الطرق السريعة، أتمنى أن يكون لديك حلاً لهذا |
| Östaki borum tıkalı. Böyle tepki vermesi çok normal. | Open Subtitles | لديّ انسداد في القناة السّمعيّة، وهو ردّ فعل طبيعي تماماً |
| Genetiği değiştirilmiş çocuk daha yükseğe sallanıyor, daha iyi görünüyor, daha iyi bir öğrenci, silmek zorunda olduğunuz tıkalı burunları yok. | TED | وتجد أن الطفل المعدل وراثياً يتأرجح إلى مسافة أعلى، ويبدو أفضل شكلاً، وأفضل تحصيلاً في الدراسة، ولا يعاني من انسداد الأنف والذي عليك في كل مرة مسحه. |
| Sabit GPS'li sahte telefonlardan tüm rotamız boyunca otoban girişine kadar tıkalı yol sinyali yayıyorum. | Open Subtitles | أنا أزيّف إشارة هواتف مع مُحدّد مواقع ثابت طوال طريقنا لمُحاكاة إزدحام مروري وُصولاً إلى التقاطع. |
| O zaman atar damarlarım çil çil altınla tıkalı! | Open Subtitles | عندها شراييني قد انسدت بالذهب الأصفر |