| Bu enerjinizi alışveriş torbalarını taşıyarak harcamaya ne dersiniz? | Open Subtitles | هل باستطاعتنا إعادة توجيه استخدام هذه الطاقة بحمل الأغراض؟ |
| Tamam Eddie. Şu bavulları taşıyarak işe başlayabilirsin. | Open Subtitles | هذا صحيح يا "إيدي" تستطيع أن تبدأ بحمل هذه الحقائب |
| Biliyorsun, çanta taşıyarak, kapıları tekmeleyerek... | Open Subtitles | انت تعرف - اني قضيت اوقات كثيره بحمل الحقائب |
| İnsanlar büyük bir günah işledi çünkü kendilerine altın bir tanrı yapıp tapındılar ve onu omuzlarında taşıyarak sevindiler ve şöyle dediler: | Open Subtitles | و أخطأ الناس خطيئه عظيمه حيث صنعوا لأنفسهم إلها من الذهب و حملوه على أكتافهم و أخذوا يصيحون فى إبتهاج |
| Ve onu omuzlarında taşıyarak sevindiler ve şöyle dediler, "Bu bizim tanrımız olsun ey İsrail." | Open Subtitles | و حملوه على أكتافهم و أخذوا يصيحون فى إبتهاج قائلين "هذا هو رب بنى إسرائيل" |
| Sadece bir sopa taşıyarak Çin İmparatorluk ordusunu zafere taşıyan adam. | Open Subtitles | الرجل الذي قاد جيوش الامبراطورية الصينية إلى النصر يحمل عصا فقط. |
| Ayak ve el görevi gören tentaküllerinin esnekliği sayesinde bu hindistan cevizi kabuğunu taşıyarak yürüyor. | TED | ويسير وهو يحمل قشرة جوز الهند بفضل مرونة مجساته، التي تعمل كأرجل وأيدي. |
| Soy devam etti ailemizin başlattığı suçu taşıyarak. | Open Subtitles | وحمل معه خط الدم الذنب الذي بدأت به عائلته |
| İnsanlar kolay sanıyor ama o şeyi taşıyarak yürümek... | Open Subtitles | كما تعلم, الناس تعتقد بإنها سهلة ... لكن للتظاهر وحمل الشيء |
| Eren bir deve dönüşecek ve ön kapının yakınındaki büyük kayayı alıp duvardaki yarığa taşıyarak deliği onunla kapatacak! | Open Subtitles | ، سوف يقوم بالتحوّل الى عملاق ، و بعدها يقوم برفع الصخرة وسد البوابة ! أن يقوم بحمل الصخرة ، و سد تلك الفجوة |
| O, şehir merkezine doğru ilerlerken bir papaz da sırtında bir kadın taşıyarak piramidin tepesine çıkıyor. | TED | تشق طريقها إلى وسط المدينة، حيث يحمل كاهن امرأة على ظهره إلى أعلى الهرم. |
| Bazılarınız büyük hanelerin ismini taşıyarak geldi bazılarınız piç isimleriyle, bazılarınız isimsiz geldi. | Open Subtitles | بعضكم يحمل اسم بيوت رفيعة الرتبة آخرون، أسماء نغولة أو لا يحملون اسما على الإطلاق |
| Biri tek başına taşımaması gereken bir şeyi riskli bir şekilde taşıyarak içeri girdiğinde ayağı takılıp düştüğünde ve ortalık battığında bu komik olsa da ironik değildir. | TED | عندما يدخل شخص يتوازن بصعوبة ويحاول موازنة وحمل شيء لا يجب أن يحمله لوحده ويتعثر و من ثم يقع و يسبب الفوضى يكون الموقف مضحكاً لا ساخراً أو يقع ضمن " سخرية القدر " |
| Eric yediği haltların yükünü sırtında taşıyarak yaşıyordu ama sonunda yaptıkları geldi kendisini buldu. | Open Subtitles | كان (إيريك) يعيش حياته وحمل الأفعال التي ارتكبها يُثقل كاهله وها هو يلاقي جزاء أفعاله أخيرا |