| Beni taşıyamıyorsun. Erkek değilsin. taşaklı değilsin! | Open Subtitles | علمت هذا لايمكنك أن تتحملني لست رجلاً كفاية ولا تملك الجرأة |
| - Ne? O fotoğrafı kimseye gösterebilecek kadar taşaklı değilsin, dedim. | Open Subtitles | لقد قلتُ, لا تملك الجرأة لتري هذه الصورة لأي أحد. |
| Davulcu dediğin biraz taşaklı, oturaklı olur, kardeşim. | Open Subtitles | ومن المفترض قارعي الطبول في الحصول على بعض الكرات مزهل. |
| Hepimiz taşaklı değil miyiz burada? | Open Subtitles | يقصد شجاعة اليس لدينا جميعاً خصيتين؟ يقصد شجاعة |
| Geçen hafta görünmediğin için, çok taşaklı olmalısın. | Open Subtitles | لديك جرأة حقاً ألا تظهر فى عملك الأسبوع الماضى |
| Sanırım biraz taşaklı derdiniz. | TED | أعتقد أنكم ربما تقولون أن هذا جريء. |
| Evime geldiğine göre bir hayli taşaklı olmalısın. | Open Subtitles | لديك الكثير من الجرأه للقدوم لمنزلي |
| Belki biraz taşaklı olup kıçına tekmeyi basmalısın. | Open Subtitles | ربّما يجب أن تكون شجاعاً وتطردها حالاً. |
| taşaklı referansların var mı diye bakayım dedim. | Open Subtitles | فأعتقدت أنه يجب علّي التأكد إن كنت تمتلك المتطلبات حتى تمتلك هذه الجرأة |
| Dün gece kız kardeşimi bir striptiz kulübüne götürüp sonraki gün de antrenmana gelecek kadar taşaklı bir adam mıymışsın sen? | Open Subtitles | جلبت أختي لنادي التعري الليلة الماضية و لديك الجرأة للحضور إلى التمرين كأنك الرجل؟ |
| Bunu yapacak kadar taşaklı olduğunu düşünmemiştim. | Open Subtitles | لا أعتقد بأنك تملك الجرأة لهذه اللعبة |
| Kafanda şapkan, çok ciddi havalarda sanki Tanrı seni taşaklı yaratmış gibi içeri girdin. | Open Subtitles | تأتي مع ذلك الباب تضع قبعتك فوق رأسك وتقصد بها العمل وكأن الرّب أعطاك مجموعة من الكرات المتأرجحة |
| Hayır, penisli olanları bitmiş ben de sadece taşaklı olanlardan aldım. | Open Subtitles | لا , لقد فرغ منهم القضبان لذا أحضرتُ الكرات |
| Charlotte sadece penisi olan bir piliç değildi, aynı zamanda taşaklı bir piliçti. | Open Subtitles | شارلوت اسن وأبوس]؛ ر مجرد فرخ مع لديك، وقالت انها كانت فرخ مع الكرات. |
| Ben de taşaklı ama o kadar da taşaklı değil dedim. | Open Subtitles | أخبرتهم بأنك تمتلك شجاعة كبيرة ولكن ليس الي هذه الدرجة |
| - Bayağı taşaklı bir hamle. - Evet, öyleydi. | Open Subtitles | إنها حركة شجاعة أجل , لقد كانت كذلك |
| "taşaklı kadın" bir beyefendi için fazlaca aşırıya kaçabilir. | Open Subtitles | "امرأة شجاعة" ستكون كافية لأي رجل نبيل لأن يفقد أعصابه |
| - Ben ciddiyim, Lloyd. Bana biraz önce sahip olduğunu sanmadığım kadar taşaklı olduğunu gösterdin. | Open Subtitles | أنا جاد لقد أبنت لي جرأة كنت أجهلها |
| Aferin, Stan. Okulda taşaklı birinin olması ne güzel. | Open Subtitles | أحسنت يا " ستان "، من الجيد أن أحداً فى المدرسة لديه جرأة |
| Çok taşaklı birisin değil mi evlat? | Open Subtitles | يا فتى, يالك مِن جريء أليس كذلك؟ |
| Benim taşaklı olabileceğimi düşünmedin. | Open Subtitles | لم تعتقد بأني أملك الجرأه |
| Değiştin sen. Artık taşaklı değilsin. | Open Subtitles | لقد تغيرت ، لم تعد شجاعاً أيها الجبان |
| Babası gibi taşaklı olacak o! - Hey! | Open Subtitles | لديه خصيتان تماما مثل ابيه |
| Senden daha taşaklı! | Open Subtitles | لديه جرأه أكثير منك |
| Baban için şunu söylememe izin ver Tanrı ruhunu kutsasın taşaklı adamdı. | Open Subtitles | وسأقول هذا من أجل والدك رحـِـمه الله كانت لديه خصيتين |
| - taşaklı olsan gerek. - Fark ettiğini bilmiyordum. | Open Subtitles | فلا بُدَ أنكَ شُجاع - لَم أعتقِد أنكَ لاحَظت - |
| taşaklı adamsın, dostum. | Open Subtitles | إنك شجاع يا صديقي |