| Evet, topallayan bir adam gelip... bir ay önce taşlar hakkında sorular sormuştu. | Open Subtitles | نعم، كان هناك رجل يعرج جاء إلى هنا منذ شهر وسأل عن الأحجار |
| Evet, topallayan bir adam gelip... bir ay önce taşlar hakkında sorular sormuştu. | Open Subtitles | نعم، كان هناك رجل يعرج جاء إلى هنا منذ شهر وسأل عن الأحجار |
| Bolin, manken gibisin ama büktüğün taşlar kadar kalın kafalısın. | Open Subtitles | انت احمق يابولين لكنك احمق مثل الصخور التي تتحكم بها |
| Kumlardaki pürüzsüz taşlar bize tanıdık geliyor. | TED | نعرفه جميعاً .. لمعان الصخور ..و الرمال انه امرٌ نعرفه جميعاً |
| Sonra en yakın ağaca koşarak dallarını kırmaya, taşlar fırlatmaya ve daha önce duymadığım küfürler savurmaya başladı. | TED | ومن ثم جرى إلى اقرب شجرة وبدأ يحطم الاغصان ويرمي الحجارة وأخذ يلعن ويعلي صوته بالسباب بطريقة لم أرها من قبل |
| Bütün Maya şehirlerinde, taşlar üzerinde kayıtlı bunun gibi törenler vardı. | Open Subtitles | كانت هناك مراسيم مثل هذه مسجلة على كل صخور مدن المايا |
| Dişleri, dil taşına benziyordu. Bu taşlar, Malta'da ve Floransa yakınlarındaki dağlarda diğer taşların arasında görülen tuhaf taşlardı. | TED | لها أسنان تشبه حجارة اللسان، صخور غريبة ترى داخل الصخور الأخرى في مالطا والجبال القريبة من فلورنسا. |
| Bu taşlar her parçanın mistik titreşimleri ile bir uyum içindeler. | Open Subtitles | هذه الأحجار الكريمة هي انسجاما مع الاهتزازات الصوفي من كل جزء. |
| Köprünün altındaki çamurlu araziye dikilen taşlar istiridyelerin yetişmesini hızlandırıyor. | Open Subtitles | الأحجار تقف في الأراضي الطينية تحت الجسر لتشجيع المحار للنمو |
| taşlar ağırdı, yani kurbanımız erkek muhtemelen iyi bir fiziksel formda olabilir. | Open Subtitles | هذه الأحجار ثقيلة لذا غالبا القاتل ذكر غالبا في لياقة بدنية رائعة |
| Bu beyaz taşlar için servet ödeyecek bir elf lordu tanıyorum. | Open Subtitles | تعرف على رب قزم دفع الكثير من المال لهذه الأحجار الكريمة. |
| Kayalar, taşlar,-- başka bir şeydense Yosemite Parkı'ndaki Yarım Kubbe'ye daha çok benziyor. | TED | فقد كانت معالم الصخور تشبه إلى حد بعيد صخرة "هاف دوم" في يوزيميتي. |
| İkinci olarak, bu taşlar tortul kayaç şeklinde olmalı. | TED | ثانياً، يجب أن تكون تلك الصخور من الصخور الرسوبية. |
| Sökülme nedir? Bu yolda görüyorsunuz ki yüzeydeki taşlar açığa çıkmış. | TED | ما هو التطاير؟ يمكن أن نلاحظ في هذا الطريق تفكك الحجارة الموجودة على السطح |
| Bu bir gözenekli asfalt, dediğim gibi, taşlar arasında küçük bir miktarda bağlayıcı madde var. | TED | إنه إسفلت مسامي، كما قلت، و بالتالي سيتواجد فقط كمية صغيرة من الإسمنت بين الحجارة |
| Birbirlerine hakaret edip taşlar fırlatıyorlar, adeta güç gösterisi yapıyorlardı. | TED | تبادل الاثنان الشتائم وألقيا الحجارة على بعضهما البعض في استعراضِِ دراماتيكيِِِ للقوة. |
| Çok ruhani taşlar. Metafizik güçleri var. | Open Subtitles | انها حجارة روحية جداً بها قوى خارقة للطبيعة |
| O lanet taşlar gökyüzünden düşerken olmazdı hayatım. | Open Subtitles | ليس مع هذه الاحجار اللعينه التى تسقط من السماء ، عزيزتى |
| Bir strateji oyununda hareket ettirilebilen, bazıları kurtarılırken diğerleri feda edilen taşlar mıyız? | Open Subtitles | القطع التي يمكن أن تتنقّل في لعبة الإستراتيجية البعض سينقذون بينما الآخرون سيكونوا ضحيّة؟ |
| taşlar seninle mi konuşuyor yani? taşlar değil. Olması gereken şey konuşuyor. | Open Subtitles | كلا ، ليس الحجر ما يتحدث لي بل الشكل الذي سيكون عليه |
| Yıllar boyunca doğuyu yağmalayarak, değerli taşlar... madenler, ipek ve fildişi elde etmişlerdi. | Open Subtitles | لسنوات كثيرة ,كانوا يأخذون من الشرق الكم الهائل من المجوهرات,ولا احد يدرى قدرها, والمعادن الثمينة, الحرير, والعاج, |
| Ancak elmaslar sadece pahalı taşlar değil aynı zamanda rüyaların kaynağıdır. | Open Subtitles | الماس ليس مجرد احجار غالية لكن له اشياء من الاحلام |
| Çirkin taşlar sana kaybettirmez eğer onları bırakmazsan. | Open Subtitles | البلاط القبيح قَدْ لا يخسر إذا لم تَستسلمُ |
| taşlar kristale benziyor. | Open Subtitles | تبدو مصنوعة من أحجار الكريزوليت الشائعة على القمر والمريخ |
| Yıldızlardan gelen misafir özel yeşil taşlar getirmiş. | Open Subtitles | من المفترض أن زائر النجوم أحضر معه أحجاراً خضراء خاصة |
| taşlar cerrahi olarak iki yerden çıkartılabilir. | Open Subtitles | يمكن استئصال الحصى جراحياً عن طريق واحدة من طريقتين |
| Ama taşlar seni geri getirdi. | Open Subtitles | لكن العقيق أعادك للحياة. |