|       Rabin'in temsili tabutunun gösterilerde yer almasının ne anlama geldiğini anlatmak için Shin Bet'in müdürüne gerek yoktur.       | Open Subtitles |        إلى الجمهور الإسرائيلي وخصوصا رئيس الوزراء أهمية نعش رابين في جنازة وهمية       | 
|       Babamın tabutunun yerini değiştirmek istiyorlar.       | Open Subtitles |        يريدون ازاحة نعش أبي       | 
|       Kendi tabutunun içinde uyanmak gibi bir şey.       | Open Subtitles |        الأمر مثل الاستيقاظ داخل تابوتك الخاص       | 
|       Kaybedersen tabutunun üstüne bir hap bırakırım.       | Open Subtitles |        لو خسرت سنضعها على تابوتك       | 
|       Cenazede tabutunun içine bakmış mıydın?       | Open Subtitles |        هل نظرت إلى داخل التابوت في قاعة الموتى؟       | 
|       Hallie, kaktüs güllerini Tom'un tabutunun üzerine kim koydu?       | Open Subtitles |        هالى، من وضع ورود الصبار على تابوت توم؟       | 
|       Onu basit tabutunun içinde... senin başarısızlığın ve parlak bir kariyer umudunun... sona ermesi karşısında yıkılmış olarak görüyormusun ?       | Open Subtitles |        هل ترينه في تابوته ,وملؤه الخيبة بسبب فشلك؟ وهو يرى النهاية المؤلمة لمهنة كان لها مستقبل موعود ؟       | 
|       Ben hep açık tabutunun yanında ağlıyordum.       | Open Subtitles |        كنت دوماً الشخص الذي ينتحب قرب نعشها المفتوح       | 
|       Clyde Tolson'a, Hoover'ın malikanesi miras kaldı, evine taşındı ve tabutunun sarılı olduğu ABD bayrağını kabul etti.       | Open Subtitles |        آلت إلى (كلايد) مُمتلكات (هوفر) وأنتقل للعيش في منزله. وحصل على العلم الأمريكيّ الذي كسا نعش (هوفر).       | 
|       Ve bu Sandra Panitch'in tabutunun son çivisi olacak.       | Open Subtitles |        وهو المسمار الأخير في نعش (ساندرا بانيتش).       | 
|       Ben de parayı tabutunun içine koyarım.       | Open Subtitles |        -سأضع النقود في تابوتك       | 
|       Bunları tabutunun altında buldum.       | Open Subtitles |        -وجدتهما أسفل تابوتك .       | 
|       Aslında ben onların tabutunun kanalizasyona düştüğünü duydum.       | Open Subtitles |        لقد سمعت حقاً أنهم أسقطوا التابوت في المجاري.       | 
|       Orası Sonny Chow'ın boş tabutunun gömüldüğü yer.       | Open Subtitles |        ذلك حيث سوني Chow التابوت الفارغ مدفونُ.       | 
|       Çam tabutunun içinde kendi pisliğinde yuvarlandığın onca zaman şanslı olduğunu hiç düşünmemişsindir.       | Open Subtitles |        ...كل ذلك الوقت اسفل في التابوت ,تتقلب في نتانتك الخاصة بك اوراهن انك لم تفكر في ذلك .انت واحد محظوظ       | 
|       Eddy amcanın tabutunun büyüklüğü dikkatinizi çekti mi hiç?       | Open Subtitles |        هل لاحظ احدكم حجم تابوت عمِّ إدي ؟       | 
|       Elijah'nın tabutunun arkasındaki pencerede kepenkler vardı.       | Open Subtitles |        كانت هنالك شرفة ذات (مصراعين وراء تابوت (إيلايجا       | 
|       Yaşamını ve ölümünü, tabutunun başında sahte şeyler söyleyerek değil, canavarlar olduğumuzu kabul ederek ve neşe içinde parasını kapışarak kutlayalım.       | Open Subtitles |        فلنحتفل بحياته و وفاته بالطريقة الشريفه ليس عن طريق قول أشياء لطيفة كاذبه حول تابوته و لكن عن طريق الإعتراف بأننا وحوش       | 
|       tabutunun gömüldükten sonra açılmadığı da açık.       | Open Subtitles |        و من الواضح ان تابوته لم يفتح منذ دفنه       | 
|       Onu sonraki görüşün, küçük tabutunun içinde oldu.       | Open Subtitles |        ما يجب أن يبدو في تابوته الصغير؟       | 
|       -Ve tabutunun yanında şu sevdiği aktör yürüsün.       | Open Subtitles |        وأحضر الممثل الذي كانت تحب ليحمل نعشها. -أي ممثل؟       |