"takıyormuş" - Translation from Turkish to Arabic

    • كان يرتدي
        
    • مستعجلا
        
    • تَلْبسُ
        
    Bu herif annem gibi giyinip onun küpelerini mi takıyormuş? Open Subtitles هذا الرجل كان يرتدي مثل أمي و يرتدي أقراطها ؟
    Evet, Frisbee pisliği mikrofon takıyormuş. Open Subtitles نعم وكان هذا فاجوت قليلا، الفريسبي، كان يرتدي سلك ملعون.
    Adli tıp uzmanı bazı lifler bulmuş, görünüşe bakılırsa katil eldiven takıyormuş. Open Subtitles الطبيب الشرعي عثر على أنسجة يبدو أن الشخص الذي أطلق النار كان يرتدي قفازات
    - Frollo'nun burnu uzunmuş ve fıtık bağı takıyormuş. Open Subtitles ان فرولو عندما يكون مستعجلا يبطيء و انه يحلق يوم الأثنين
    - Frollo'nun burnu uzunmuş ve fıtık bağı takıyormuş. Open Subtitles ان فرولو عندما يكون مستعجلا يبطيء و انه يحلق يوم الأثنين
    Sydney, Ron'u öldürürken bu dizlikleri takıyormuş. Open Subtitles سدني كَانتْ تَلْبسُ هذه تُبطّنُ الركبةُ متى قَتلتْه.
    Adli tıp uzmanı bazı lifler bulmuş, görünüşe bakılırsa katil eldiven takıyormuş. Open Subtitles الطبيب الشرعي عثر على أنسجة يبدو أن الشخص الذي أطلق النار كان يرتدي قفازات
    Soygunu yaparken goril maskesi takıyormuş. Open Subtitles هل تعلم , أنه كان يرتدي قناع غوريلا عندما فعل ذلك
    Bana ailesini öldürenin bir ejderha olduğunu söyledi. Katil yeşil bir yağmurlukla sivri bir kapüşon takıyormuş. Çocuğa ejderha gibi görünmüş. Open Subtitles وأخبرتني أن والداها قتلهما تنين، اتضح أن المجرم كان يرتدي بذلة واقية من المطر بغطاء رأس مدبب
    Elektronik bir takip bilekliği takıyormuş üç kilometrelik sınırı varmış. Open Subtitles كان يرتدي سوار تعقب إلكتروني يسمح له بالحركة ضمن مربع ميلين؟
    Bunu bırakan eldiven takıyormuş Open Subtitles من اوقع هذا, لا بد وانه كان يرتدي قفازات
    Pekala gizemli olay yeri incelemecimiz, mekanın iç kısmını incelerken muhtemelen eldiven takıyormuş ama dış kısmı incelerken bir şeyi unutmuş. Open Subtitles إذاَ رجلنا الغامض لتحقيق مسرح الجريمة ربما كان يرتدي قفازات فيما كان يجري العملية في الداخل
    Uzaktan görmüş ama dediğine göre şoför, beysbol şapkası takıyormuş ve metro istasyonuna doğru gidiyormuş. Open Subtitles لمْ يرَه إلاّ من مسافة بعيدة، لكنّه قال أنّ السائق كان يرتدي قبّعة بيسبول، ودخل لموقف المترو.
    Hayır, tekerlekli sandalyeyi iten kişi kapüşon takıyormuş. Open Subtitles لا. الشخص الذي كان يدفع الكرسي المتحرك كان يرتدي معطفاً بقلنسوة
    Kalbinde doğuştan bir sorun olduğu için nitrogliserin bandı takıyormuş. Open Subtitles " كان يرتدي غطاء " النيتروجلسرين لأجل علاج مشكلة قلبية خلقية
    Smith de o gece eldiven takıyormuş. Open Subtitles والحارس "سميث" كان يرتدي قفازات في تلك الليلة
    Smith de o gece eldiven takıyormuş. Open Subtitles والحارس "سميث" كان يرتدي قفازات في تلك الليلة
    Demek Alexandra bu yüzden bana masaj yaparken kulak tıkacı takıyormuş. Open Subtitles أوه، لِهذا أليكساندرا تَلْبسُ سدادةَ أذن عندما تَعطيني a تدليك.
    Betty Wright organlarını bağışladığını gösteren bir bileklik takıyormuş. Open Subtitles بيتي رايت كَانتْ تَلْبسُ a سوار مساعدِ طبيب اليقِظِ تَمييزها كمتبرع عضو.

    Most frequent words and phrases

    Arabic-Turkish: 10k, 20k, more | Turkish-Arabic: 10k, 20k, more