| Psikolojik kaynaklara baktığınızda, bunlar pişmanlığı tanımlayan dört kalıcı bileşenlerdir. | TED | حسناً إن نظرتم إلى هذا التفسير النفسى، سترون أن هذه ال4 مكونات الدائمة التى تحدد مفهوم الندم. |
| Ancak beni tanımlayan şeyin bu olduğunu aklına dahi getirme. | Open Subtitles | ولكن إياك أن تعتقد للحظة أن ذلك يحدد من أكون |
| Ben şu an New York'ta yaşıyorum. Daha bu hafta, metro istasyonunda cihadı barbarlık olarak tanımlayan posterler asılmıştı. | TED | أنا أعيش الآن في نيويورك ، فقط بدءاً من هذا الأسبوع البوسترات غطت محطة قطار الأنفاق في نيويورك تصف الجهاد بالتوحش |
| Sizi gerçekten tanımlayan? | Open Subtitles | هذا حـقا يحددك ؟ |
| Bu tip tutumları tanımlayan sözcükler olsun istemiyorum. | TED | لست في حاجة لكلمات لوصف هذا النوع من التصرفات. |
| Demiş oluyorsunuz ki seni tanımlayan vasıflar aslında sana ait değil, sen onları bir süreliğine erkeklerden ödünç aldın. | TED | وهذا بالمناسبة شيئ فظيع لتقوله لطفلة. هذا يعني أن تلك الحدود التي تحددك أنت، ليست بالحقيقة حدودك، |
| Oradaki çizgi aynı prensiplere bağlı, ormanı tanımlayan, aynı teoriden çıkarım yapılmış bir tahmin. | TED | وهذا الخط هناك هو عبارة عن تنبؤ من النظرية ذاتها ويعتمد على نفس المبادئ وذلك يصف تلك الغابة |
| On yıllar içinde bizi kardeşlerimizle ilişkimizden daha fazla tanımlayan ve şekillendiren başka hiçbir şey olmayabilir. | TED | عبر العقود، لا يوجد شيء يحددنا ويشكلنا بقوة أكثر من علاقتنا بشقيقاتنا وأشقائنا. |
| İkinci öpücük? İlişkiyi tanımlayan budur. | Open Subtitles | القبلة الثانية هي التي تحدد العلاقة بينكم |
| Bizi tanımlayan, karşılaştığımız sorunlar değildir. Onlarla nasıl başa çıktığımızdır. | Open Subtitles | المشاكل التي نواجهها لا تحدد هوياتنا بل كيفية اختيارنا للتعامل معها |
| Her sanatçının hayatında onu tanımlayan bir an gelir bazen kariyerinin geri kalanı için. | Open Subtitles | تأتي لحظة في حياة كل فنان التي تحدد مصيره أو مصيرها، في البعض الأحيان تؤتر عليه لما تبقى من حياته المهنية. |
| İlginç olan, şahıs ile doğal dünya arasındaki ilişkiyi tanımlayan mecazdır. | TED | الشيء المثير هنا هو المجاز الذي يحدد العلاقة بين الفرد والعالم الطبيعي |
| Senin kim olduğunu tanımlayan her şey, elinden alınsaydı ne yapardın? | Open Subtitles | ما كنتِ لتفعلينه لو أن الشئ الذي يحدد هويتكِ تم أخذه منكِ؟ |
| Kulağa garip gelecek biliyorum ama bu kim olduğumu tanımlayan bir şey değil. | Open Subtitles | وأعرف أن كلامي سيبدو غريباً، لكن لقبي ليس من يحدد شخصيتي |
| Veri sözlüğü nedir? Veri sözlüğü bir alanı tanımlayan kelimeler gövdesidir. | TED | المعجم هو مجموعة من الكلمات تصف مجال معين. |
| Evrendeki belli sayıda kuvvveti ve parçacıkları vb. tanımlayan Kuantum Alan Teorisi neden var? | TED | لماذا نظرية الحقل الكموَمي التي تصف الكون بعدد محدد من القوى والجسيمات وما إلى ذلك؟ |
| Hiç kimsenin anlamadığı şeyleri tanımlayan o saçmasapan kısaltmaları kullanıyoruz: OKR'ler, PIP'ler... | TED | يجب أن نفهم كل هذه الاختصارات الغبية التي تصف أشياء لا يفهمها أحد مثل: الهدف ونتيجته والنسبة المئوية في نقطة ما. |
| Diyelim ki, lisede herkesi tanımlayan beş evrensel terim var, tamam mı? | Open Subtitles | دعونا نقول أن هناك خمسة صفات عالميه لوصف أي شخص في المدرسه الثانويه |
| Ama görevimizi tanımlayan elimizdeki tek kelime bu. | Open Subtitles | لكنها الكلمة المناسبة لوصف مهمتنا |
| Seni tanımlayan o büyük resimdir, bu küçük parçalar değil. | Open Subtitles | , الصورة كلها هي من تحددك ليس فقط جزء واحد منها |
| Devridaim makineleri için üretilen tüm fikirler, farklı enerji türleri arasındaki ilişkiyi tanımlayan fizik dalı olan termodinamiğin bir veya daha çok temel kuralını ihlal etmektedir. | TED | إن أفكار آلات الحركة الأبدية كلها تخالف قانونًا واحدًا أو أكثر من القوانين الأساسية للديناميكا الحرارية، وهو فرع الفيزياء الذي يصف العلاقة بين الأشكال المختلفة للطاقة. |
| Bizi tanımlayan şeylerin, nasıl bir koşulda doğduğumuz olmadığını bana hatırlattın. | Open Subtitles | لقد ذكرتني أن ما يحددنا هو ليس ما نولد عليه |
| Neyse, kendisinin en yetkin kişi olacağını düşündüm gidip de Amerikan tarihini tanımlayan noktanın ne olduğunu sormak için. | TED | إذَا فكرت انه سيكون الشخص المناسب للسؤال عن لحظة حاسمة في التاريخ الأمريكي |