| Benim için, hapishane ailemle birlikte uzun bir tatile benziyor. | Open Subtitles | بالنسبة إليّ، السجن يشبه إجازة طويلة في السيّارة مع والديّ |
| Senin kedin yüzünden annenle tatile gidemedik! Bu şımarık paspas yüzünden... | Open Subtitles | كان من الممكن أن نذهب في إجازة لولا هذه القطة الغبية |
| Oğlumla iki haflalık tatile çıkıyoruz. | Open Subtitles | ماذا تعنى ؟ . سأسافر فى اجازة مع إبنى . إسبوعان |
| Roma'ya tatile gideceğini ve kimsenin bunu fark etmeyeceğini mi sanıyordun? | Open Subtitles | أتعتقد أنك تستطيع أن تذهب في عطلة رومانية و لن يلاحظوا؟ |
| tatile çıksaydım tabi ki götürürdüm ama bu bir iş gezisi. | Open Subtitles | لا, من الواضح أنها كأن تريد أجازة لكن هذه رحلة عمل |
| tatile gittiğiniz yerler yürüyüş yaptığınız yerlerdir. | TED | الأماكن التي تقضي العطلة بها هي التي يمكنك المشي فيها. |
| tatile çok ihtiyacım vardı, hanımla aramız pek iyi değil. | Open Subtitles | كنتُ بحاجة إلى إجازة حقاً ليست أموري جيدة مع زوجتي |
| Hani tatile çıkıp geri döndüğünde bazı şeyler gözünde tüter ya? | Open Subtitles | أتعلم، عندما تذهب في إجازة وتعود وتجد بعض الأشياء إلهاماً لك؟ |
| Resmen yavrusuz kalmış kuşlar gibiydik ve sonra dedik ki ailecek bir tatile çıkalım. | TED | وأصبحت وحيدة مع زوجي لذلك قرّرنا قضاء إجازة عائلية. |
| Madrit'ten uzakta tatile gitmemiz ikimiz için de en iyisi. | Open Subtitles | سيكون من الأفضل لو أخذنا إجازة بعيداً عن مدريد |
| tatile çıktı. Güvercinlerine bakmamı istedi. | Open Subtitles | هو مسافر في إجازة وطلب منّي الإعتناء بيماماته |
| Charlie ve ben bir daha New York'a tatile gelirsek seni ararız. | Open Subtitles | إذا مارغبتُ بأخذ إجازة في نييورك سنتصل بك |
| Aynı zamanda uzun bir tatile çıkmanı tavsiye ediyoruz. | Open Subtitles | وكما اوصينا بأن تنال اجازة طويلة من اجل الراحة |
| Ortalık sakinleşene kadar tatile çık diyorum. | Open Subtitles | لا, إنني أقترح عليك أن تأخذ اجازة إلى أن تهدأ الأمور |
| Belki de bu yüzden benimle tatile çıkmak yerine kalıp turta yemek istiyor. | Open Subtitles | ربما لهذا فضل البقاء في المنزل وأكل الفطائر على الذهاب في عطلة معي. |
| Annen ve babanla birkaç gün önce tatile çıktınız değil mi? | Open Subtitles | ذهبت في عطلة أنت و أمك و أبيك منذ أيام، صحيح؟ |
| Yakında tatile çıkacağız! Ama bazen bu daha kötü oluyor. | Open Subtitles | قريباً سوف نكون في أجازة ولكن أحياناً ذلك يكون أسوء |
| Bunca şeyden sonra, bir tatile ihtiyacın var. Teşekkür ederim. | Open Subtitles | أنت بحاجة إلى أجازة بعد ما مررت به شكراً |
| Bu tatile çıkmak istememiştim! | Open Subtitles | أنا أفسدتها؟ أنا لم أرد الذهاب على هذه العطلة الغبية |
| tatile gidecektik. Özel bir sey degil, sadece hafta sonu için. | Open Subtitles | كنا قد حجزنا لعطلة ، ليست شيئاً مميزاً لكن مجرد قضاء عطلة بعيداً |
| Tahoe'ya tatile gittiğinde yıldırım çarpmıştı. | Open Subtitles | لقد صعقك البرق في المرة التي ذهبت فيها لإجازة في تاهو |
| Tanrım, Leslie'yle beraber sizinle tatile gelmek çok hoşumuza giderdi. | Open Subtitles | يا الاهي , انا وليزلي سنحب الذهاب في اجازه معكم |
| Ona göre bir müzeye tatile çıktığında gidersin ve işaret koyarsın ve biter, değil mi? | TED | وبالنسبة لها، المتحف هو ما تقوم به أثناء الإجازة وتزوره مرة واحدة، وانتهى الأمر، أليس كذلك؟ |
| O zaman belki de küçük bir tatile çıkmanın zamanı gelmiştir. | Open Subtitles | حسنا، ربما حان الوقت لتحظين بعطلة صغيرة. |
| tatile çıkıyor. Döner dönmez bir görüşme ayarlarım. | Open Subtitles | أنه سيرحل لأجازة لأسبوعين وسأخبره بذلك عندما يرجع |
| Başka insanlar tatile çıkar ve günlerini yatarak geçirir... | Open Subtitles | الناس الآخرين يذهبون فى أجازه يقضون أيامهم يضجعون |
| Bana 60 dakika verin, hatasız bir 60 dakika sonra tatile çıkabilirsiniz. | Open Subtitles | فقط أعطوني ستون دقيقة، ولا تتعثروا وبعد ذلك... ...تستطيعون الاستمتاع بإجازة سعيدة. |
| Kayıp bir çocuğu bahane ederek tatile çıkmak o kadar da eğlenceli olmuyormuş. | Open Subtitles | أعتقد رحلة للعثور على طفل مفقود، ليست برحلة ممتعة |
| İstediğimizde tatile çıkamayız, eşyaları kırarlar, ağlarlar... | Open Subtitles | فلا يمكننا الذهاب فى عُطلة حينما نشاء، إنهم يكسرون الأشياء ويبكون طوال الوقت. |