| Birisine bağlılık sözü vermeni sağlayacak tek sebep bu mu? | Open Subtitles | هل ذلك هو السبب الوحيد الذي ترغب به لكي تلتزم؟ |
| Bir şey yapmak için elimde kalan tek sebep para. | Open Subtitles | المال هو السبب الوحيد الذي تبقَ لي لفعل أي شيء |
| Joel'in neden gittiğini açıklayacak tek sebep bu, değil mi? | Open Subtitles | ذلك السبب الوحيد الذي يشرح لماذا ذهب جويل أليس كذلك؟ |
| Bir ev sahibinin onları evden atmak için sahip olması gereken tek sebep bu çünkü GLBT bireyleri ayrımcılığa karşı korumak için bir kanun yok. | TED | هذا هو السبب الوحيد الذي يحتاج إليه المالك لطردهم ، لأنه ليس هناك حمايةٌ من العنصرية ضد هؤلاء الناس. |
| Ama güvenmem için bir tek sebep bile gelmiyor aklıma. | Open Subtitles | لكن لا يمكننـي التفكيـر في سبب واحد قد يجعلنـي أفعل هذا |
| Bunun yapılmasındaki tek sebep daha fazla insan bundan faydalansın. | TED | السبب الوحيد لعمله هو أن يستفيد منه عدد أكثر من الناس. |
| Kocam benden boşanmayı kabul etti. Beni burada tutan tek sebep bu. | Open Subtitles | إن زوجى قد وافق أخيراً على منحى الطلاق هذا هو السبب الوحيد لوجودى هنا |
| tek sebep o değil. | Open Subtitles | فقط لأني أريد أن أربح ذلك ليس السبب الوحيد |
| Gizli Dosyalar'ın tekrar açılması için tek sebep bizdik. | Open Subtitles | نحن السبب الوحيد الملفات المجهولة أعيدت فتح في المركز الأول. |
| dinle, orada oturuyorsun_BAR_çünkü mümkün olabilecek tek sebep sensin... bu yüzden buradayız. | Open Subtitles | انت السبب الوحيد فى اصابتى و لماذا انا ؟ ؟ |
| Antidepresan almak için tek sebep depresyonda olmandır. | Open Subtitles | السبب الوحيد لتناول مضادات الاكتئاب هي لأنك مكتئب |
| Bir erkeğin operaya gitmesi için tek sebep budur. | Open Subtitles | هذا هو السبب الوحيد لقدوم أي رجل إلى الأوبرا لحظة ، أتعتقدين أن هؤلاء الرجال |
| Bu işi kabul etmemdeki tek sebep buydu! | Open Subtitles | ذلك السبب الوحيد الذي جعلني أقبل هذه الوظيفة |
| Ama tek sebep bu değildir, ha? | Open Subtitles | لكن لا يُعقل أن يكون هذا هو السبب الوحيد |
| tek sebep bu değil, ama, seni rahatsız etmeseydim. | Open Subtitles | ، ليس السبب الوحيد . لكنّ، لم يجدر بي إزعاجكَ |
| Ve tek nedeni bu, öncelik verdiğim, ...tek sebep. | Open Subtitles | و هذا هو السبب الوحيد ، السبب الوحيد الذي دفعني للتدخل في المقام الأول |
| Kardeşimle benim Amerikaya gelmemdeki tek sebep bu çünkü neden mi, gerçek para bu. | Open Subtitles | السبب الوحيد اللذي جعلني أنا وأخي نأتي إلى أمريكا، بسبب ان هنا حيث يوجد المال. |
| Doğru olanı, doğru olduğu için yapmakla ilgili bu, gereken tek sebep de bu. | Open Subtitles | يتعلق بفعل الصواب لأنه الصواب وهذا السبب الوحيد الذي تحتاجه |
| Kafama korkunç şeyler sokmayı kes. tek sebep senin bir avuç bilim kurgu saçmalığıyla. | Open Subtitles | توقفي عن وضع أمور مخيفة برأسي السبب الوحيد الذي يجعلني أرى كوابيسا |
| Hâlâ burada olduğum tek sebep, çünkü ilk kez, | Open Subtitles | السبب الوحيد الذي حافظ على حياتي هو في أول اعتداء، |
| Bildiğim tek sebep banka müdürü olması. | Open Subtitles | هناك سبب واحد أعرفه لخطفك لمُدير مصرفٍ. |