| O ağaç keserken ben yayıkta tereyağı yapıyordum ve sadece aşk için yaşıyorduk. | Open Subtitles | أنا أصنع الزبدة بينما هو يكسر الأخشاب. وأنه عاش فقط من أجل الحب. |
| Öyle büyük bir nasırım var ki, üstüne tereyağı sürebilirsin. | Open Subtitles | لدي حبوب كبيرة جداً لدرجه أنك يمكنك وضع الزبدة عليها |
| Limon ve tereyağı soslu fish en croute için fikir alabilir miyim? | Open Subtitles | هل لي أن أقترح عليك طبق السمك المحشو مع صلصة الزبدة والليمون |
| hadi birlikte yemek yiyelim kardeşim. Sade kekimiz var. Ne tereyağı, ne şeker. | Open Subtitles | لتأكل معي يا أخي , أحضرت كعكاً من النوع النقي بدون زبدة أوسكر |
| Ayrıca bir kutu un ve yarım paket tereyağı gerekli. | Open Subtitles | واريد ايضاً كأس من الطحين و نصف ملعقة من الزبد. |
| Tıpkı sizin bana evinizde tereyağı ikram ettiğiniz gibi, Krishna da zamanında Yashoda' ya ikram etmiş. | Open Subtitles | طريقة الام في عمل الزبده انتقلت الى كريشنا حصلت على الزبده الحقيقه في مكانها الخاص |
| Ekşimiz tereyağı olabilirim ama ekmeğin sizin tarafınızdaki yüzündeyim. | Open Subtitles | ربما أكون زبد فاسد و لكنى على جانبكم من الخبز |
| Bunca yolu aslında bir paket tereyağı almak için katettik. | Open Subtitles | لقد جئنا جميع هذه الطريقة لاقتراض أساسا عصا من الزبدة. |
| Ekmek tabağı düzenin sol üst köşesine ve tereyağı bıçağı özel bir açıyla, tekrar ağzı içeriyi gösterecek şekilde, tabağın içine konur. | TED | طبق الخبز يوضع أعلى يسار التجهيز، وسكين الزبدة يوضع على الطبق بزاوية، مرة أخرى، و شفرتها تشير إلى الداخل. |
| Yeri gelmişken, işin püf noktası donmuş tereyağı, sıcak değil. | TED | بالمناسبة، الخدعة هي استخدام الزبدة المجمدة وليس الزبدة الدافئة. |
| Zevk açısından, tereyağı ve tuz ile daha hoş görünümlü ancak vicdanımı rahatlatacak türden şeyler ararım. | TED | للمتعة، أنا أتطلع الزبدة والملح والأشياء المثيرة التي تجعل المذاق مثل التكفير عن الذنب. |
| Her yerini yiyeceğim. Şu tereyağı nerede? | Open Subtitles | سأقبّلك أينما أريد، أين الزبدة بحق الجحيم؟ |
| Buraya tereyağı sosu koyarsam belki öbür taraftan çıkar. - Fotoğraf makinemi getireceğim. | Open Subtitles | ربما إذا وضعت صحناً من مرق الزبدة وبه كسارة بندق فإنه سيركض إلى الناحية الثانية خارج |
| Size kurabiye getireyim. Güveciniz, tereyağı ve sos. | Open Subtitles | سأحضر لك البسكويت وهذا طبقك وبعض الزبدة والعسل |
| - Bu yediğim en güzel vanilyalı puding. - O tereyağı, oğlum. | Open Subtitles | هذه أجمل بودينج بالفانيلا حصلت عليها في حياتي انها زبدة يا صغيري |
| - Bu yediğim en güzel vanilyalı puding. - O tereyağı, oğlum. | Open Subtitles | هذه أجمل بودينج بالفانيلا حصلت عليها في حياتي انها زبدة يا صغيري |
| Bu seramik dolgulu titanyum duvarı tereyağı bıçağıyla delmeye çalışmak gibi. | Open Subtitles | حسنا.هذا أشبه بأختراق جدار تيتانيوم مقوى بالسيراميك بإستخدام سكين زبدة,لن أنجح |
| - Yarım saat suda yavaş yavaş kaynat, tabağa koy ve tereyağı ekle. | Open Subtitles | ،ــ يغلي في الماء لـ15 أو 20 دقيقة ثم تضعه على الصحن وتضيف الزبد |
| Şey, biraz daha tereyağı alabilir miyiz, lütfen? | Open Subtitles | أيمكننا الحصول على مزيد من الزبد من فضلك؟ |
| Şimdi, bize biraz izin verirseniz, yeni arkadaşım ve ben biraz tereyağı yapacağız. | Open Subtitles | الان لو سمحتم لنا انا و صاحبي العزيز لدينا بعض الزبده لنطحنها |
| - tereyağı yeme! Kolesterol deposu. Hayvansal yağ. | Open Subtitles | لا زبد ، انها محملة بالكولسترول ، دهن حيوان |
| Ekmeğin üzerinde tereyağı veya reçel istiyor musun, tatlım? | Open Subtitles | هل تريد زبده او مربى فيه او لا يا عزيزي؟ |
| Sokaklarda içeriğiyle oynanmış bir miktar tereyağı satılmış. | Open Subtitles | أي دفعة الزبدِ المُلَوَّثِ ضَربتْ الشوارعَ. |
| Bu ekmeklerden ye Charlie. Senin için tereyağı sürdüm. | Open Subtitles | تذوق هذه يا تشارلي , لقد دهنتها بالزبدة لك |
| Tencereye şeker ve tereyağı... portakal suyu ve rendelenmiş portakal kabuğu koyuyorum. | Open Subtitles | ولديّ مزيج من السكر والزبدة وعصير البرتقال وكمية كبيرة من قشر البرتقال |
| Farmer Bounty tereyağı ile kalçanızı genişletmeden ağzınızdaki o mükemmel tadı hissedeceksiniz. | Open Subtitles | مع كل فم ممتلئ بالمزارع بونتى ستشعر برفاهية زائدة للزبدة فى فمك بدون زيادة لحجم خصرك |
| Bir seferinde beyaz kadife pantolonuma tereyağı dökülmüştü. | Open Subtitles | عندما، في الحقيقة، سَكبتُ زبداً على a زوج البنطلونِ المخمليِ الأبيضِ. |
| Sadece kendi için eve patates, et ve tereyağı getiriyor. | Open Subtitles | انه يجلب للمنزل البطاطس ، والزبد ، واللحوم لنفسه فقط |
| tereyağı gibi kaymayız, sert ve güçlüyüzdür. | Open Subtitles | نحن لا ننتشر بسهولة كالزبدة علينا أن نكون قساة وأقوياء |
| Tamam millet. Her masada 2 ekmek sepeti, ama sadece bir tabak tereyağı istiyorum. | Open Subtitles | حسناً يا ناس ، أريد أن تضعوا على كلّ طاولة طبقين من الخبر ، و صحناً واحداً من الزّبدة |
| Omlet, ekmek, tereyağı ve reçel! | Open Subtitles | أريت ذلك؟ أخي ، العمّة عظيمة جداً البيض والزبدة وطبــــق مربّى أيضاً |