| Demek istediğim, favori trompet çiçeklerimi bile bahçeden söküp attı çünkü kokusunu sevmiyor. | Open Subtitles | أو بالمتعة، حتّى أنّها مزّقت أزهار البوق المفضّلة لديّ لأنّها لمْ تحبب رائحتها |
| Sürdinli trompet çalmak bile yasaktı. | Open Subtitles | كان غير مسموح لعازفى البوق أن يعزفوا حتى بمستوى خفيض |
| Peki ya, klarnet veya trompet çalmanın bir çocuğun beyinzarının her noktasının uyardığını? | Open Subtitles | وأنه عندما يلتقط الطفل آداة الكلارينيت أو البوق كل منطقة من مناطق الدماغ يتم تحفيزها ؟ حسناً , هذا كله مثير للإهتمام |
| Bir çok trompet sesi duydum ve bulutlarda yıldırım gibi giyinmiş bir adam gördüm. | Open Subtitles | وسمعت بوق عالي.. ورأيت إنساناً جالساً على السحاب وكان لباسه مثل البرق |
| ...trompet çalıp, hayatının sonuna kadar New Orleans'ta barbekü yapmak olduğunu mu söylüyorsun? | Open Subtitles | هو تعاطي المخدر و العزف على الترومبيت و الشواء في نيوأورلينز طوال حياتك؟ |
| Yukarıda beşincilerden bir arkadaşımla bandoda trompet çalardık. | Open Subtitles | لدي صديق بالفوج الخامس كان يعزف معي على البوق في فرقة الجيش |
| Sonra trompet sesi üç defa daha öttü. Sonra iki defa daha. | Open Subtitles | وبدا ذلك بعد البوق الثالث والرابع والخامس |
| İlk trompet dersinin olduğu gün hastaneye gittiği güne denk geldi. | Open Subtitles | وكان هذا أول يومٍ يتلقّى فيه دروس العزف على البوق. وبعدها، إتضح أنه ذهب للمستشفى. |
| Kısa süre içinde trompet sesi'de duyulmalı bütün insanların yüksek sesle bağırmak zorunda.. | Open Subtitles | وحينما تسمع صوت البوق يجب علي الجميع ان يصيحو صياحاً عالياً |
| Daha çok trompet çalıcısı, korno çalıcısı. | Open Subtitles | بل كعازف الترومبيت ، وعازف البوق الفرنسي |
| İlk dirilen ortaya çıkınca trompet sesi duyulacak ve ölüler hiç bozulmamış şekilde dirilecek. | Open Subtitles | عندما انهزمت النهضة الاولى, انطلق صوت البوق والموتى ينهضون غير فاسدين |
| Sekizinci sınıftaki bandodan beri trompet çalan birini görmedim. | Open Subtitles | لا أعتقـد أنـي رأيت أحدا يعزف على البوق منـذ فرقـة السنة الثـامنة |
| Hayal gördüğümü sandım, ama sonra yatağın yanındaki masada trompet çiçeklerini gördüm. | Open Subtitles | ظننت أنّي أتوهّم، لكنّي رأيت لاحقاً أزهار البوق على طاولة السرير |
| Dünyada götüyle trompet çalabilen tek insandı. | Open Subtitles | إنّه الوحيد في العالم الذي يمكنه عزف البوق بمؤخرته. |
| İlk trompet sesinde, ortadakiler geri çekiliyormuş gibi yapacaklar. | Open Subtitles | عند البوق الأول سيتراجع القلب ويتقهقر |
| O anda herifin teki neden sinemaya trompet getirmiş diye düşündüğümü hatırlıyorum. | Open Subtitles | سيدي لا زلت اتذكر لماذا يقوم رجل بجلب بوق الى صالة السينما ؟ |
| Bilirsin bir sonraki şey, tilki avı ve kıçınla trompet çalmak olacak. | Open Subtitles | وبعد ذلك ستصتاد الثعالب وتنفخ في بوق الصيد. |
| Noel geldi ve trompet falan yoktu. | Open Subtitles | وجاء عيدُ الميلاد، ولم أحصل على بوق. |
| Şimdi, bir gemide trompet üfleyen bir adam, azgın bir fırtına olduğunda pek bir şey yapamaz. | Open Subtitles | والان .. لم يستطع هذا العازف على الترومبيت أن يفعل أى شئ إزاء هذه العاصفة الثائرة |
| Kendini iyi hissettiğinde dışarıda trompet çalardı. | Open Subtitles | عندما كانت تتحسـن، كانت تخرج وتجلس تعزف الترومبت. |
| Ama bu gece zıplamak istiyorum trompet ve saksafonlarla | Open Subtitles | لكن الليلة أود أن أقفز على موسيقى الطبول والساكسفون |
| Bir tavşan, bir kilise orgunu çalmaya kalkışırken, bir şövalye, dev bir salyangozla savaşıyor ve çıplak bir adam, kalçasıyla bir trompet çalıyor. | TED | يحاول أرنب لعب دور أحد أعضاء الكنيسة، في الوقت نفسه، يحارب الفارس حلزوناً عملاقاً ورجل عاري ينفخ بوقاً بمؤخرته. |