| Polislere ait bir mezarlıkta memur Glenn Tunney'nin mezarıyla karşılaştık. | Open Subtitles | في هذه المقبرة الخاصة برجال الشرطة نرى هذا القبر للضابط غلين توني |
| Ama Tunney olayında o kadar şanslı değildi. | Open Subtitles | ولكنه لن يكون محظوظاً عندما تصعب الامور كما حدث مع توني |
| Üç yıl önce ölen Glenn Tunney'nin ölümüyle bağlantılı olduğu ortaya çıktı. | Open Subtitles | وفي جريمة قتل الضابط توني تم إيقاف احد الحراس |
| Tony, Binbaşı Tunney, Astsubay Donner'ın Donanma Özel Harp Birliği'ndeki eski komutanı. | Open Subtitles | (طوني)، كان (تاني) مشرف الضابط (دونر) سابقا. في الوحدة البحرية الخاصة بالحروب. |
| Eski komutanı Binbaşı Tunney'le konuştuk. | Open Subtitles | لقد تحدث الى رئيسه السابق، الضابط (تاني). |
| Bayan Tunney, sabah vakti buraya geldim, çünkü köpeğiniz Dudley'i buldum ve üzülerek söylüyorum ki... | Open Subtitles | أوه سيده توني, انا هنا هذا الصباح لأني وجدت كلبك دادلي |
| Tunney için büyük jüri bile toplanmamıştı. | Open Subtitles | توني لم يقف امام لجنة المحلفين حتى لفعله شيء مثل هذا . |
| Konuşacağı zaman Tunney'nin icabına bakmıştı. | Open Subtitles | لقد قتلو توني , عندما أراد أن يعترف |
| Tunney'e bak. Onu görüyor musun? | Open Subtitles | أنظر إلى توني , هل تراه |
| Amerikan Elçiliği'nden Joe Tunney'i tanıyor musun? | Open Subtitles | عذراً على لغتي الفرنسية الضعيفة (تعرف (جو توني من المفوّضية الأمريكية |
| Joe Tunney, Thé'ye yakın işadamları ile bazı yardım programları yürütüyor. | Open Subtitles | لا بأس، لا بأس ،يدير (جو توني) برامج للإغاثة مع بعض رجال الأعمال المقربين (من (تاي |
| Sanırım Joe Tunney, o ve Thé ile ortak. | Open Subtitles | أعتقد أن (جو توني) يخطط معه ومع (تاي) إلى أمر ما |
| Joe Tunney onbire beş kala buradan gitmemiz gerektiğini söyledi. | Open Subtitles | قال (جو توني) إنه سيكون هنا في حوالي العاشرة الساعة الخامسة الآن |
| Ben Dedektif Tunney. Nick'i bulduk. | Open Subtitles | معك المحقق توني , وجدنا نيك |
| Ben Marcia Tunney. Kate bana senden çok bahsetti. | Open Subtitles | أنا (مارشيا توني), سمعت الكثير عنك من (كيت) |
| Maxwell'i koruma altına almak için Tunney ile birlikte gitti. | Open Subtitles | ذهب مع (توني), لأخذ (ماكسويل) إلى مركز الحماية |
| Size Tunney Uzay-Zaman madde köprüsünü sunuyorum. | Open Subtitles | أقدم لكم جسر (توني) المادي للزمان والمكان |
| Nelson Tunney yangın sırasında kocamın hayatını kurtarmak için kendi hayatını tehlikeye attı. | Open Subtitles | (نيلسون تاني) خاطر بحياته لينقذ زوجي أثناء المواجهة. |
| Donner, Binbaşı Tunney'in Özel Harp Birimine bağlıydı. | Open Subtitles | (دونر) كان على علاقة بوحدة سرية للعمليات الحربية مع الآمر (تاني) |
| Tunney olayın yaşandığı yerde bulunduğunu hiç kabul etmedi. | Open Subtitles | أنكر (تاني) وجوده على الإطلاق في المكان وقت حدوثها |
| Binbaşı Tunney maskeyi giyecek ve teslimatı yapacaktı. | Open Subtitles | القائد (تاني) كان سيرتدي القناع ويقوم بعملية التسليم |