| Bunu tüm 4400'ler için söyleyebilirsin. Hepsi de tutarlı. | Open Subtitles | تستطيع قول هذا عن كل الـ 4400 هذا ثابت فيهم |
| bir başka konu ise bu tip hacker'ların çoğu Asperger sendromu ile tutarlı bir karakteristik gösteriyor. | TED | و الأمر الآخر هو ارتفاع نسبة مخترقين مثل هؤلاء لديهم صفات متوافقة مع متلازمة أسبرجر. |
| Düşündüğümüz profil Pakistan gizli servisinin düşündükleri ile tutarlı. | Open Subtitles | انها تتوافق مع تشخيصنا لعقليه الجواسيس الباكستانيين |
| Ben sadece çok tutarlı olursa geri adım atamazsın diyorum. | Open Subtitles | انا اقول انه لا يمكنك ان تجعل العوائد متسقة جداً |
| Burada sağlam bir dünya görüşü var ve çok tutarlı bir dünya görüşü. | TED | وهناك نظرة كاملة هنا؛ نظرة متماسكة جدا. |
| Tutarsızlıklarını göstereceğiz o da daha tutarlı konuşacak. | Open Subtitles | سنشير إلى تناقضاتها وبذلك ندفعها إلى جعل الأشياء متناسقة أكثر |
| Ama çılgın rüyaları arasından tutarlı bir şeyler çıkarmak zordu. | Open Subtitles | لكن لم يكن من السهل خلق بعض التناسق في هلوستها |
| Dediğim gibi, ikinizle tek tek görüşüp hikayelerin tutarlı olmasından emin olmak istiyoruz. | Open Subtitles | كما كنت اقول نحن نريد ان نلتقي بكم انتم الاثنين فرديا للتأكد ان قصتكم ثابته |
| Bu bizim ilk altı saniyelik gerçekten tutarlı uçuşumuzdu. | TED | كانت تلك الثوان الست الأولى لنا، تحليق متماسك بشكل معقول. |
| Cinsel ilişki sırasında, vücut ısısı tutarlı mıydı? | Open Subtitles | ،أثناء الجماع هل كانت درجة حرارته متناغمة ؟ |
| Şarkıcılar, tutarlı ve kontrollü hava akımı için akciğer kapasitelerini genişletirler ve vücut duruşlarını geliştirirler. | TED | يزيد المطربون من قدرة رئتهم ويصقلون وضعية وقوفهم للحصول غلى تدفق هواء متسق ومحكم. |
| Patoloji dersinde öğrendiğimiz kendini asarak intihar durumuyla tutarlı. | Open Subtitles | ذلك ثابت مع الإنتحار بالشنق العلامة الكاملة |
| Gerçekliğin mantıken tutarlı olması için kozmik bir hız sınırının olması gereklidir. | Open Subtitles | للواقع لتكون ثابت منطقي يجب أن يوجد حد للسرعة الكونية |
| Mükemmel bir açıdan ateşlenip tutarlı bir mermi yolunu takip ettiği vakit merminin davan penceresinden geçip adamın ekranından devam ederek, önce duvardan sonra da yerden sekip kurbanın göğsünü vurabileceğine inanıyorum. | Open Subtitles | إذا أطلقت من زاوية مثالية و كان طول مسارها ثابت فيمكن ان تدخل من خلال الكوة |
| Yani bir arabanın önden çarpmasıyla tutarlı yaralardı. | Open Subtitles | و التي تكون متوافقة مع اصطدام الرأس بالحادث |
| Bu sefer belirtiler susuzluk ve hipotermi ile tutarlı. | Open Subtitles | الأعراض هذ المرة متوافقة مع الجفاف و انخفاض الحرارة |
| İkinciden beşinci kaburgaya kadar dışa doğru tutarlı bir kırılma söz konusu. | Open Subtitles | لذا قد أبقى هنا حتى يحين موعدي. تظهر الأضلاع من الثاني حتى الخامس كسوراً تتوافق مع إصابة نحو الخارج. |
| Kan lekesi, bir silah ve bir çift ayakkabıyla tutarlı. | Open Subtitles | تتوافق لطخات الدم مع الطلقة الناري و زوج الأحذية |
| Verinin tutarlı olabilmesi için böyle hızlı ve katı bir kural koyduk. | Open Subtitles | لقد آلينا جعلها قاعدة صارمة وسريعة من أجل أنْ تكون البيانات متسقة. |
| Fizikçilerin de tam olarak istedikleri budur, yani matematiksel olarak tutarlı başka bir olgu için geliştirilmiş bir kuramın bir öngorüsünün ortaya çıkması. | TED | وهذا مانبحث عنه بالضبط في الفيزياء: عندما تأتي توقعات من نظرية رياضية متماسكة والتي طورت في الأصل لشيء مختلف جدا. |
| Test sonuçları gelene kadar emin olamam ama poşetlerdeki bütün materyaller tutarlı. | Open Subtitles | لن أعرف بشكل مؤكد حتى تصل نتائج الفحوصات لكن جميع البقايا من جميع الأكياس متناسقة |
| Ama tutarlı bir şeye ihtiyacım var. | Open Subtitles | -إنني بحاجة لبعض التناسق . |
| Bu denli tutarlı bir dürüstlük sergileyemediğim için pişmanım. | Open Subtitles | ويؤسفني أن نزاهتي لم تكن ثابته |
| Ve tutarlı olduğu bir gün benden acısını dindirmemi istedi. | Open Subtitles | ، وحسنا، فى يوم متماسك فيه هو طلب مني انهاء معاناته. |
| Hiçbir şey hakkında tutarlı değildir. | Open Subtitles | إنّها ليست متناغمة مع أيّ شئ .. |
| Sahte bir adı devamlı kullanman, ansızın şeytana uyma ve önceden tasarlanmamış bir hareket hikâyenle tutarlı değil. | Open Subtitles | الاستعمال الكثير لأسم شهرة ليس متسق مع قصتك إغراء مفاجئ وإندفاع غير متعمد |
| Ölümden sonraki CPR ile birisi tutarlı olacaktır. | Open Subtitles | متناسبة مع شخص تلقى الإنعاش القلبي الرئوي بعد وفاته |
| Babanın soldan dokuzuncu kaburgasında kırık tespit ettik, atılan silah ile bu balistik yörünge tutarlı. | Open Subtitles | لقد وجدنا كسر على ضلع الأب التاسع الأيسر و هذا متطابق مع إتجاه الإطلاق |
| Aile içinde yaşanan bir kaza olduğu konusunda tutarlı mıydı? | Open Subtitles | هل كان يتسق مع إصابة ناتجة أثناء حادث عنف منزلي. |
| Daha sonra, matematiğiyle gerçek dünyanın tutarlı olup olmadığını test etmek için deneyler tasarlamıştır. | Open Subtitles | وطبّقها على أرض الواقع، ثمّ صمّم تجارب ليرى إن كان يتماشى الواقع بحساباته الرياضية |