| Belediye başkanınız olarak, çocuklarımızı ve sokaklarımızı suçlulardan uzak tutmayı görev belledim. | Open Subtitles | كعمدة ، اعتبر هذا واجبي إبقاء المجرمين بعيدين عن أطفالنا وعن شوارعنا |
| Meredith Gates ölümlüleri uzakta tutmayı sever. | Open Subtitles | ميريديث جايتس تحبّ إبقاء الأعداء بعيداً عنها. |
| Anthony, sana gerçekten büyük balıklar tutmayı öğretmemi ister misin? | Open Subtitles | أنتونى ما رأيك لو علمتك طريقة صيد السمك الكبير ؟ |
| En azından bu et torbasını tek parça halinde tutmayı başarabildim. | Open Subtitles | على الأقل تمكنت من الحفاظ على كُتلة اللحم تلك قطعة واحدة |
| Yakutlarından bazılarını tutmayı başarmış olsa da serveti kesinlikle parıltısını kaybetti. | TED | ورغم أنّه استطاع الاحتفاظ ببعض الياقوت، إلّا أنّ ثروته قد خسرت بلا ريب جزءًا جيدًا من بريقها. |
| Mesajlarında Rusları masada tutmayı sağlayacak bilgisi olduğundan da bahsediyordu. | Open Subtitles | رسائله تشير إلى أنّ لديه معلومات قد تثبت فائدتها بإبقاء الروس على طاولة المباحثات |
| böyle günlerde bu bıçağı bir ustura kadar keskin tutmayı. | Open Subtitles | أن أبقي هذه السكين حادة كشفرة الحلاقة ليوم مثل هذا |
| Daha ne kadar bunu tutmayı planlıyorsun? | Open Subtitles | كم هي المدة التي تنوي فيها إبقاء هذا الشيء ؟ |
| Tıbbi ekibim onu hayatta tutmayı başarabildiler. | Open Subtitles | فريقي الطبي كان قادراً على إبقاء قلبه ينبض |
| Epeyce yara aldık ama kendimizi oyunun içinde tutmayı başardık. | Open Subtitles | لكل مجهوداتكم اليوم لقد تلقينا بعض الصدمات العنيفة لكننا تمكنا من إبقاء أنفسنا في اللعبة |
| İtiraf etmeliyim ki hiç bir ev çiçeğini üç günden fazla canlı tutmayı beceremedim. | Open Subtitles | عليّ أن أعترف أنه لم يسبق لي أبدًا أن أنجح في إبقاء نبتة منزلية حية أكثر من ثلاثة أيام إنها جميلة |
| Buraya balık tutmak için geldim. Balık tutmayı severim. | Open Subtitles | لقد حضرت هنا لرحلة صيد أنا أحب صيد الأسماك |
| Eğer ona kalsa, balık tutmayı bilmeyen hiç kimsenin, balık tutarak balık tutarak balığa hakaret etmesine izin vermezdi. | Open Subtitles | إذا كان لديه طريقه، حيث لا أحد من الذين لا يعرفون كيفية صيد الاسماك يستطيع الصيد بها ويصطاد السمكه بها |
| Billy ve Charlie, büyük sırlarını yaklaşık 36 saat boyunca tutmayı başardılar. | Open Subtitles | بيلي وتشارلي استطاعا الحفاظ على سرهما الهائل لمدة 36 ساعة |
| Aklınızda olmasına rağmen, o vaadi tutmayı hiç düşünmediniz. | Open Subtitles | و لكنك في عقلك لم تنتوي أبداً الحفاظ علي وعدك |
| Ama dürüst olmak gerekirse, zaten onu burada tutmayı hiç düşünmedik. | Open Subtitles | لكن سأكون صريحاً معك لم نكن ننوي الاحتفاظ بالقنبلة |
| Düşündüğüm bu ama eminim evi bensiz de açık tutmayı düşünürsün. | Open Subtitles | هذا ما أعتقده لكنني أتمنى من أنكِ ستفكرين بإبقاء المنزل مفتوحاً من دوني |
| Nefesini tutmayı her insan öğrenebilir. | Open Subtitles | يمكن لأيّ شخص أن يتعلم حبس أنفاسه |
| O, ilginç şeyleri tutmayı seven, kapalı bir kutu. | Open Subtitles | انها ورقة رابحة نوعا ما تحب ابقاء الامور مشوقة |
| Onu temiz tutmayı başardım. | Open Subtitles | لقد تمكنتُ من إبقائه بعيداً عَن المخدرات |
| Bunu bilemeyiz, ancak istediğimiz şeyi yapmak için canlı tutmayı başarabildiğimiz tamamen yaşayan bir beyin olduğunu görüyoruz. | TED | لا أعرف، لكن في الواقع هو دماغ كامل حي استطعنا الإبقاء عليه حيا للقيام بمزايداتنا. |
| Bizi ne kadar süre kilitli tutmayı planladığını bilmek istiyorum. | Open Subtitles | لقد اردت أن اعرف لاى مده تخططوا على إبقائنا محبوسين |
| Ve ömrümün geri kalanında beni tecritte tutmayı planladığını da biliyorum. | Open Subtitles | و أعرفُ أنكَ تنوي إبقائي في الانفرادي لبقية حياتي |
| Sopanın başka bir çeşidini tutmayı öğrenme vaktin. | Open Subtitles | حان الوقت لتتعلّمي التحكّم بعصا مِنْ نوع آخر |
| Ama tanrı aşkına, tempo tutmayı öğren. | Open Subtitles | ولكن اكراما لله , تعلم ان تحافظ على وقتك |
| Bu kızı o eve göndermek için elimden geleni yapıyorum ve sen onu dışarda tutmayı mı istiyorsun. | Open Subtitles | أنا أبذل أقصى جهدي لأدخل الفتاة إلى ذلك المنزل و أنت تريد أن تبقيها خارجا |