| Ve internet dünyanın her bir köşesine ulaştı, en fakir, en uzak bölgelerine bile. | TED | و أنّ الإنترنت قد وصل إلى كلِ ركن في العالم، حتى أفقر الأماكن و أكثرها بعداً. |
| Sonra, geçen sene yazın "The Economist" dergisinin medya masası bize ulaştı. | TED | ثم، في صيف العام الماضي، تواصل معنا مختبر الاعلام التابع لمجلة ذا إيكونوميست، |
| Şu an kadar yaklaşık 7,5 milyon duygu ifadesine ulaştı, | TED | لقد بلغ حوالي سبعة ونصف شعوراً إنسانياً الآن، |
| Bir gecede zafere ulaştı, hayatında hiç gerçek bir dövüşe çıkmadı. | Open Subtitles | لقد حقق نجاحا بين ليلة وضحاها لم يخض معركة في حياته |
| Bilmiyoruz. Bana sadece bir kişi ulaştı. | Open Subtitles | لا ندري حتى الآن ولكن أنا تواصلت مع شخص واحد |
| Hayattaki diğer her şey gibi, kalbi, yaşamının özü, gücünü yitirdiği zaman, o da sıradan yıldız günlerinin sonuna ulaştı. | TED | تماما مثل كل شيء في الحياة، فلقد وصلت إلى نهاية أيامها النجمية العادية عندما قام قلبها، جوهر حياتها، باستنفاذ وقودها. |
| Pelham 1-2-3, para ulaştı. Tekrar ediyorum, para ulaştı. | Open Subtitles | بيلهام 123 لقد وصل المال أكرر لقد وصل المال |
| Bir hafta sonra beşinci donörümüzün bedenini dönüştürmeye başladık, odun parçası öbeğindeki sıcaklık 158 Fahrenheit dereceye ulaştı. | TED | في الأسبوع الأول من تسميدنا للجثة الخامسة من المتبرعين بلغت درجة الحرارة داخل كومة رقائق الخشب 158 درجة فهرنهايت. |
| İngilizlerin bizim için yaptığı DNA testinin sonuçları elimize ulaştı. | Open Subtitles | لقد تلقينا نتائج تحليل الحامض النووي ولقد أجراه لنا البريطانيون |
| Biz alarma geçene kadar, fidye notu ulaştı. | Open Subtitles | وبمجرد أن أنتبهنا، وصلتنا ورقة طلب الفدية. |
| Bu kanıt çok geç elimize ulaştı, ...ben de bunu ekrana aktarmaya vakit bulamadım. | Open Subtitles | وصلني هذا الدليل متأخرًا وأنا أيضًا لم يسعفني الوقت كي أنقله على شاشة عرض |
| Merdiven çıkanın yukarıya çevriktir yüzü ama son basamağa ulaştı mı bir kez merdiven çevirir sırtını bulutlara bakar hor görüp birer birer basıp çıktığı basamakları. | Open Subtitles | يدير إليه وجهه وهو يتسلق، حتى إذا ما وصل إلى نهاية السلّم العليا، أدار ظهره لذلك السلّم، ووجّه ناظريه إلى السّحاب، |
| "...sihirli iksir varili Britanya topraklarına ulaştı". | Open Subtitles | أن برميل الشراب السحري وصل إلى الأرض البريطانية |
| Pekala, görünen o ki şüpheliler adamın arabasına ulaştı. | Open Subtitles | حسناً، يبدو أن الرجل المسلح وصل إلى سيارته. |
| Ufak adam temas halindeydi. Amacına ulaştı. | Open Subtitles | الرجل الصغير هو الذي تواصل مع الآخر لقد أوضح وجهة نظره |
| Ekibinizden birisi bana ulaştı, Çavuş Terry Jeffords. | Open Subtitles | بالواقع انا لست هنا من اجلك احد اعضاء طاقمك تواصل معي |
| Kömür üretimi İngiltere'de 1918'de doruğa ulaştı ve ondan bu yana sürekli düştü. | TED | ثم بعد ذلك، في 1918، انتاج الفحم في بريطانيا بلغ ذروته و هو في انحدار منذ ذلك الحين |
| Galiba biriniz o hayale ulaştı ama o kişi sen değilsin, doğru mu? | Open Subtitles | وأعتقد أن أحدكم حقق هذا الحلم ولم تكن انت ؟ |
| Bilmiyoruz. Bana sadece bir kişi ulaştı. | Open Subtitles | لا ندري حتى الآن ولكن أنا تواصلت مع شخص واحد |
| Sekreterim karıma ulaştı, Karım da beni kovdu. Ne darbe ama değil mi? | Open Subtitles | سكرتيرتي وصلت إلى زوجتي، وزوجتي طردتني، أليست هذه ركلة في الرأس؟ |
| Kalbine ulaştı bile. Kan nakli gerek. | Open Subtitles | لقد وصل إلى قلبها بالفعل إنها تحتاج نقل دم |
| "Nasıl oldu da senin gibi biri üstüne başına işemeden 20 yaşına ulaştı?" | Open Subtitles | كيف بلغت العشرين ربيعًا بدون أن تتبوّل على ملابسك ؟ |
| Yeni bir bilgi ulaştı. Polis mensuplarını darp eden failler gelmiş. | Open Subtitles | ،لقد تلقينا معلومة .بأن مُرتكب العنف ضد عضوْ الشرطة قدْ وصل |
| Cesur polis saldırısının bu kaydı az önce elimize ulaştı. | Open Subtitles | لقد وصلتنا للتو هذه الصور عن عملية الإقتحام الجريئة التي قامت بها الشرطة |
| Sevgili Julia... Dün, yerel mahkemenin kararı elime ulaştı. | Open Subtitles | عزيزتي خوليا , البارحة وصلني خبر الحكم |
| Evindeki toksit seviye Geri döndürülemez seviyeye ulaştı. | Open Subtitles | مستوى السموم في منزلك وصل الى درجة لارجعة بها |
| Yani, onu zihnimde hissettim. Ben ona, o bana ulaştı. | Open Subtitles | أعني، لقد شعرت به في عقلي لقد توصلت اليه و هو كذلك توصل الي |
| O kargo konteynırında, sana benden önce ulaştı demiştin. | Open Subtitles | لقد قلتَ أنه تمكّن مني مبكراً في صندوق الشحن ذاك |
| Oğlun herhangi bir sonuca ulaştı mı diye görmeye geldim. | Open Subtitles | أتيتُ لأرى إذا كان فتاكَ إقترب مِن أجابةٍ |