| Bu bilgiyi ona ulaştırmanın bir yolu olsaydı. Belki, ne bileyim, konuşmak gibi. | Open Subtitles | فقط إذا كان هناك مجال لإيصال تلك المعلومة إليها |
| Maalesef bunu Kurtarıcı'ya ulaştırmanın tek yolu bu. | Open Subtitles | أخشى أنّها الطريقة الوحيدة لإيصال هذه إلى المخلّصة |
| - Onlara mesaj ulaştırmanın başka bir yolu olmalı. | Open Subtitles | لابد من وجود طريقة لإيصال الرسالة |
| - Bu devre dışı bırakmalı. Tamam, bu cümleyi Crane'e ulaştırmanın bir yolunu bulmalıyız. | Open Subtitles | حسنًا, نحتاج فقط أن نجد طريقةً لإيصال هذه العبارة إلى (كرين) |