| Daireye aldırmıyor. Onun umursadığı sensin. Ve sen ona sırtını döndün. | Open Subtitles | هو لا يفعل ذلك، بل يهتم بك انت وانت قمت بتجاهله |
| Daha iyi olabilirdi, tamam mı? Kimsenin tasarıyı umursadığı yok, bilirsin. | Open Subtitles | من الممكن أن تكون جميله جدا ولكن لا أحد يهتم بالتصميم |
| Hiçbir şeyi umursamadığını söylüyor ama umursadığı bir şeyler vardır. | Open Subtitles | هو يقول بأنه لا يهتم لأمر شيء, لكنه يهتم لشيء لكن لا يمكن أن تعرف ماسيكون هذا الشيء |
| Tüm umursadığı bu. Sadece bunun için çalışıyor, onun için gerisi önemsiz. | Open Subtitles | هذا هو كل ما يهمه نفس العمل ، لا مزيد من التفكير |
| Hastalarını önemseyen birisin ama tek umursadığı şey oyunlar olan biri için çalışıyorsun. | Open Subtitles | وأنتِ تهتمين بالمرضى وتعملين لدى رجلٍ يهتمّ باللعب |
| Tek umursadığı şey oğlunuzun tabutta güzel görünmesi. | Open Subtitles | جلّ همّه هو أن يبدو ولدك جميلاً في كفنه |
| Dünya üzerinde Oscar'ın umursadığı.. | Open Subtitles | بوزي .. انت لست الشخص الوحيد على هذه الارض الذي يهتم به اوسكار |
| Yanılıyorsun. "Bu insanların" umursadığı tek şey paradır. | Open Subtitles | انت على خطأ ، المال هو الشىء الوحيد الذى يهتم به هؤلاء الرجال |
| İşi kimsenin umursadığı yok, halbuki bu sınıfın işi bu. | Open Subtitles | لا احد يهتم لبذل الجهد ومع ذلك هذه هي الوسيلة لهذا الصف |
| Tek umursadığı, kendisi ve güzel yeni karısı. | Open Subtitles | يهتم فقط بأن يجد لنفسه زوجة جميلة جديدة. |
| Tek umursadığı kabul törenleri, partiler, ödül kazanmalar. | Open Subtitles | كل يهتم به هو الإعتراف والذهاب إلى الحفلات والفوز بالجوائز |
| Sam beni Fort Salak'a umursadığı için yollamadı. | Open Subtitles | هذا هراء سام لم يضعني هنا لأنها يهتم لأمري |
| Ne anlaşması? Gördüğüm kadarıyla, seni umursadığı falan yok. | Open Subtitles | بقدر ما يمكنني القول فهو لا يهتم بك بطريقةٍ أو باَخرى |
| Tüm bu yıl berbat oldu ve kimsenin umursadığı yok! | Open Subtitles | هذا العام بأكمله كان مريعاً وليس هناك من يهتم حتّى! |
| Kim basit bi egzersizi alıp umursadığı herkesi korkutan bi kabusa dönüştürür ki? | Open Subtitles | من أيضا يمكن أن يأخذ تمرين بسيط ويحوله إلى كابوس الذي يرهب كل شخص يهتم به ؟ |
| Ve çoğu alfa erkeği gibi, günün birinde onun yerine geçmek için can atan yeni yetmeleri çok da fazla umursadığı söylenemez. | Open Subtitles | وكأي ذكرٍ آخر لا يهتم أبداً بالمبتدئين الذين يرغبون بتولي مكانه يوماً ما |
| Bu kısa sürede bir şeyler değişmiş olmalı çünkü onu gördüğümüzde tek umursadığı şey o kutuydu. | Open Subtitles | لابدَّ أنَّ هنالك ما غيَّره بسرعة لأننا عندما رأيناه كل ماكان يهمه هو العلبة |
| Sadece parayı al. Tek umursadığı o. | Open Subtitles | فقط لنأخذ النقود ذلك كل ما يهمه |
| - Ölüp ölmemelerini umursadığı falan yok istediği tek şey kendi kıçını kollamak. | Open Subtitles | - ،لا يهمه إذا كانوا موتى أو أحياء - كلّ ما يهمه هو حماية نفسه |
| Kendi yağımda kavrulmaya çalışıyordum ama onun tek umursadığı kızıydı! | Open Subtitles | كنتُ أحاول أن أصنع شيئاً بحياتي، وكانت هي جلّ ما كان يهتمّ به |
| Tek umursadığı şey oğlu. | Open Subtitles | غلامه جُلّ همّه |
| Çünkü tek umursadığı şey seni yok etmek seni ifşa etmek ve öldürmek. | Open Subtitles | هذا لأنّ كلّ ما يحفل له هو تدميرك، فضحك، وقتلك |
| - Bir türlü geçinemezsin. - Tek umursadığı şey kendisi. | Open Subtitles | ـ أنتِ لم تتفقي معه نهائياً ـ كل مايهتم به نفسه |
| Brian acılar içindeydi ama tek umursadığı ablasına zarar vermemekti. | Open Subtitles | (براين) كان في ألم شديد وكل ما اهتم به هو عدم إيذاء أخته الكبيرة |