| Bütün o utanç içinde... umutsuzlukla, onların bunu tekrar tekrar yaptığını düşünmek.... | Open Subtitles | ...ومع كل ذاك العار إنه اليأس والتفكير في أنهم يواصلون القيام بذلك |
| Kalkıyor musunuz her sabah Utanç ve umutsuzlukla Görerek yastığınızı kaplanmış saçlarla? | Open Subtitles | هل تستيقظ كل صباح و أنت تشعر بالخجل و اليأس ... حينما تكتشف أن وسادتك مغطاة بالشعر |
| Öyle olsa bile, bu umutsuzlukla dolu bir yaşamdan daha iyi değil mi? | Open Subtitles | سوف يمضي حياة كاملة خالية من اليأس |
| İkinci Dünya Savaşının yaklaşmasıyla tutsak Avrupa'daki gözler, umutla veya umutsuzlukla Amerika'daki özgürlüğe çevrilmişti. | Open Subtitles | مع حلول الحرب العالمية الثانية توجهت أعين العديدين في أوروبا، بالأمل أو باليأس نحو حرّية أمريكا. |
| İkinci Dünya Savaşının yaklaşmasıyla tutsak Avrupa'daki gözler, umutla veya umutsuzlukla Amerika'daki özgürlüğe çevrilmişti. | Open Subtitles | مع حلول الحرب العالمية الثانية توجهت أعين العديدين في أوروبا، بالأمل أو باليأس نحو حرّية أمريكا. |
| Öfke veya umutsuzlukla kendini kaybetmiyorsun. | Open Subtitles | ويجب ألا يُثبطك الغضب أو اليأس |
| Bu çok güzel bir çiçek en sevdiğim koku olan umutsuzlukla aşılanmış. | Open Subtitles | والآن هذه... زهرة جميلة... مشبعة برائحتي المفضّلة اليأس |
| Fakat mülteciler uzun zamandır kaldıkları için, Fransız hükümeti sınırları daha iyi kapatmanın yollarını bulmuştu. Yani artık mültecilerdeki çaresizlik ve umutsuzlukla birlikte, Orman büyüyor. | TED | ولكن بقي اللاجئون لمدّة أطول، وقامت الحكومة الفرنسية بغلق الحدود بشكل أفضل، والآن "الغابة" تكبر أكثر، مع تفشّي اليأس والإحباط بين صفوف اللاجئين. |
| (Kahkahalar) Ancak, ilk kez, bu beni umutsuzlukla doldurmadı. | TED | (ضحك) لأول مرة باستثناء لم أدع اليأس يغمرني |
| En kötüsü de bizim yaklaşımımız sizin cesaretinizi kırdı, umutsuzlukla doldunuz. | Open Subtitles | والأسوأ من ذلك كلّه، إنّ مقاربتنا ثبّطتكما, وأصابتكما باليأس. |
| Bu yüzden çaresizler ve içleri umutsuzlukla dolu. | Open Subtitles | وممتلؤن باليأس يبدو لي ان هذه البلاد |