| Dünya adına sahiden samimi düşünceleriniz varsa benimle buluşursunuz ve bir uzlaşmaya varırız. | Open Subtitles | إذا كنت تحملين حقا مصلحة الأرض في قلبك فسوف تقابليني وسنتوصل الى تسوية |
| Batılı müttefiklerin, Ruslarla uzlaşmaya hazır olabilecekleri ihtimalinin Almanya adına zararlı bir uzlaşı olacağı idi. | Open Subtitles | وجود احتمالية بأنّ الحلفاء الغربيون ربما هم مستعدون للتوصل إلى تسوية مع الروس قد تكون ضارة بألمانيا |
| Seninle uzlaşmaya çok uzağız. Kaybol şimdi, Çoban Kız. | Open Subtitles | أنا و أنت بعيدين كل البعد عن التسوية إغرب عن وجهي يا راعية البقر |
| Eğer bu kadar zenginseniz, neden boşanma davası açıp uzlaşmaya varmıyorsunuz? | Open Subtitles | طالما أنك غنية جدا لماذا لا تطلقيه فقط ؟ وتأخذين التسوية ؟ |
| - Hadi be? Oturma odasına gidip uzlaşmaya varabilir miyiz? | Open Subtitles | كنت آمل لو نتوجه إلى غرفة المعيشة ونتوصل إلى تفاهم |
| Ama eğer uzlaşmaya yanaşmazsanız, şimdi bu garantiyi geri alıyorum. | Open Subtitles | أتراجعالآنعن ذلكالضمان.. مالم تكن تنوي المساومة |
| Mevcut halinde devam mı edilecek, büyütülecek mi, yoksa bir uzlaşmaya mı varılacak? | Open Subtitles | إما أن يكمل بالشكل الحالي ويوسعه، أو يحاول الوصول لتسوية تفاوضية |
| Şüphesiz, yıllar boyu Fransızlarla uzlaşmaya çalışmasının bir ürünü. | Open Subtitles | إنها، بلا شك، نتاج لسنوات من محاولاته المضنية للتفاوض مع الفرنسيين. |
| Sonra biraz tedirgin göründü ve beni uzlaşmaya çağırdı. | TED | بعد ذلك، بدا مضطربا بعض الشيء و طلب آن نتوصل إلى حل وسط |
| Beyler, bir uzlaşmaya varalım şurda. | Open Subtitles | أيها السادة، لو أمكننا أن نصل ..إلى تسوية هنا الآن |
| Majesteleri uzlaşmaya yanaşırsa olaylar kolayca çözümlenir. | Open Subtitles | إذا ما توصلت سموك إلى تسوية فسيكون من السهل حل الأمور |
| Bu kokuşmuş topluluğun adına rehabilitasyon dedikleri şey uzlaşmaya çalışmaktan başka bir şey değil. | Open Subtitles | هذا المجتمع المتعفّن، وما يسمّيه بإعادة التأهيل ليس سوى مجرّد تسوية |
| Buraya gelir gelmez onunla konuşup bir uzlaşmaya varacağım, John. | Open Subtitles | بمجرد أن يأتي سأتكلم معه سنجد تسوية ترضي الطرفين |
| Memnuniyetle söyleyebilirim ki oldukça iyi bir uzlaşmaya vardık. | Open Subtitles | يسُرّني قول أننا وصلنا لهذه التسوية العظيمة. |
| Bir uzlaşmaya varmalısınız. | Open Subtitles | تحتاجان إلى التسوية هنا |
| uzlaşmaya zerre karşı değilim. | Open Subtitles | أنا لستُ ضد التسوية كلها. |
| Ben bir uzlaşmaya varmaya çalışan toplumun iki kesimini birleştiren bir arabulucu. | Open Subtitles | ..أنا. وسيط بين طائفتين من المجتمع الذين يحاولون الوصول الى تفاهم |
| Paris'teyken bununla alakalı konuşmuştuk ama iş hacmi konusunda bir uzlaşmaya varmalıyız. | Open Subtitles | تحدثنا قليلا عن الامر في باريس ولكننا يجب ان نصل الى تفاهم بشأن الحجم |
| Kahrolası çocuk! Suçluluk insanı uzlaşmaya sürükleyebiliyor. | Open Subtitles | والشعور بالذنب يقود إلى المساومة |
| Evet, bir çeşit uzlaşmaya varmanın çözümünü arıyorum. | Open Subtitles | نعم. احاول ان اكتشف نوع من المساومة |
| Bir uzlaşmaya varırsak, uçağını kaçırmazsın. | Open Subtitles | -لن تفوتك إذا توصلنا لتسوية |
| Dünya Cumhuriyeti McCawley madenlerini ele geçirdiğinden beri Hayalet Sürücüler'in hakları konusunda uzlaşmaya varmaya çalışıyorlar. | Open Subtitles | عندما استولت جمهورية الأرض مناجم مكاولي إضطروا للتفاوض من أجل التنازل إلى أرواح الفرسان |
| İki ülkenin de görünüşünü kurtaracak bir uzlaşmaya vardık. | Open Subtitles | توصلنا إلى حل وسط يحفظ ماء الوجه لكلا الدولتين |
| Bununla ilgili bir uzlaşmaya varmayacağız. Politik haklar diye bir şey yoktur. | Open Subtitles | نحن لن نرضخ لهذا سوف لن يكون هناك وضع سياسي |
| Onu ya baştan çıkaracaksın ya da onunla uzlaşmaya varacaksın. | Open Subtitles | ستقوم بإغوائه أو تصل معه لحل وسط |