| Yeniden hızlanmak için vakit yok. | Open Subtitles | لا يمكننا تقليل السرعة لا يوجد وقت لزيادتها ثانية |
| Açıklayacak vakit yok. | Open Subtitles | أين كنت؟ لا يوجد وقت للشرح فقط تعالى معى |
| - Olmaz... - Ama Bayan Verloc! Korkarım ki şu an vakit yok, daha sonra. | Open Subtitles | لا وقت عندى, لاحقا انتظرى هنا بجوار السيارة |
| vakit yok. Santa Ana düştü. Ülke ikiye bölündü. | Open Subtitles | لا وقت, سانتا انا تسقط و البلد انقسمت الي نصفين |
| Akşam yemeği ya da dans ya da onun gibi şeyler için vakit yok. | Open Subtitles | ليس هناك وقت للعشاء أو الرقص أو أشياء من هذا القبيل |
| Fazla vakit yok. Benimle gelmelisin. Kaderin seni bekliyor. | Open Subtitles | ليس هناك وقت كثير يجب أن تأتي معي , قدرك سينتظر |
| Oyuna ayıracak vakit yok, tatlım. Baban her an eve gelebilir. | Open Subtitles | ليس لدينا وقت لهذه الألعاب، حبيبي سوف يصل بابا للمنزل في أي لحظة |
| - vakit yok! - Başarabiliriz! - Haydi! | Open Subtitles | لا سوف يصطدم بنا مازلنا يمكننا العبور لا يوجد وقت كافى |
| Bugün çok güzel bir gün olacak, yine de abuk sabuk şeyler için vakit yok. | Open Subtitles | اليوم سيكون يوماً رائعاً مع ذلك، لا يوجد وقت لأضيّعه في التسكّع |
| vakit yok. | Open Subtitles | لا يوجد وقت هل تعلم مدى الضرر الذى احدثته ؟ اعتبر عائلتك ماتت |
| - Yapmalısın! vakit yok! Şimdi! | Open Subtitles | عليك أن تقومي بذلك لا يوجد وقت الآن ارجوك |
| Doluşun millet. Ayakkabılarını silmek için vakit yok. | Open Subtitles | هيّا اركبوا ، لا وقت لتمسيح احذيتكم قبل الركوب |
| Saldırıya uğruyoruz. Açıklamaya vakit yok. Bacaklarını tut, taşı. | Open Subtitles | نتعرض للهجوم، لا وقت للشرح أمسك قدمه، احمله |
| - Yardım çağırıp, bekleyelim. - Hayır, o yaralı, vakit yok. | Open Subtitles | سنطلب المساعدة وننتظر - كلا، إنها مصابة، لا وقت لدينا - |
| Tartışmak için vakit yok evlat. İşi bugün halletmemiz gerekiyor. | Open Subtitles | لا وقت للمناقشة علينا إقفال الصفقة اليوم |
| Hikayeyi önce bizim açımızdan anlatmak için isteklisin biliyorum, ama vakit yok. | Open Subtitles | أعرف ما هو شعورك حول إخبار القصة من وجهة نظرنا أولاً. لكن ليس هناك وقت لذلك. |
| Her şeyi açıklamaya vakit yok. Özetleri vereyim. | Open Subtitles | ليس هناك وقت للشرح بالتفصيل سوف اعطيك ملخص |
| vakit yok. Parayı alıp üstümü değiştirmeli, Ernie'yi... | Open Subtitles | ليس هناك وقت علي الحصول على المال غير كل شيءاطلب إرني |
| Gidelim! zamanımız yok! Çabuk, çabuk. vakit yok! | Open Subtitles | لنذهب , ليس لدينا وقت بسرعه , بسرعه , ليس لدينا وقت |
| vakit yok, arkadaşını bul, kaldır kıçını da arabaya gel. | Open Subtitles | ليس هنالك وقت لذلك جدي رفيقتك و أحضري مؤخرتك البليدة الى السيارة هيا |
| Hiç vakit yok. Haberci derhal yola çıkmalı. | Open Subtitles | لايوجد وقت لهذا , على الرسول أن يذهب في الحال |
| Bu mahalledeki her binanın numarası 236 Cherkovna. 50 bina civarı olmalı. Hepsine bakacak vakit yok. | Open Subtitles | يارجل كل شقة في هذا الحي هي 236 شركوفنا لابد أن هناك 50 وحدة، لا نملك الوقت لتفقدهم جميعا مرحبا |
| Kaldır kıçını. Kaybedecek vakit yok. | Open Subtitles | حرك ذنبك و قف على أقدامك ليس الوقت المناسب لضربك |
| Dayan dostum. Şef, sana söylüyorum, tüm bunlar için yeterince vakit yok. | Open Subtitles | إصمدْ هنالِكَـ يا صاحبي "أجزمُ لكَـ بأنَّهُ لا وقتَ لهذا أيُّها "القائد |
| vakit yok Kasper. Bu senin marifetin mi? | Open Subtitles | لاوقت للحديث مع برودرسن ياكاسبر انت خلف الاعلان؟ |
| Diğer vagonlara ulaşmak için vakit yok, ben de dahili anons sistemine girdim. | Open Subtitles | لا يُوجد وقت للذهاب إلى العربات الأخرى، لذا اضطررتُ لإختراق نظام الإتصال الداخلي. |
| Geri yapmaya vakit yok. Bu bugünün manşeti. | Open Subtitles | ليس هنالك وقتٌ لإعادة التنظيم ..خبر هذا اليوم |
| -Cenaze töreni lazım! -Buna vakit yok! | Open Subtitles | انه يحتاج الى الاشعارات الاخيرة - ليس هُناك وقت لهذا - |
| Konuşacak vakit yok. Gidebilir miyim? | Open Subtitles | ليس لدي الوقت للكلام، هلّا تحركت ؟ |
| O zaman fazla vakit yok çünkü kızım bu evin bir yerlerinde ve canlı. | Open Subtitles | إذا فنحن ليس لدينا الوقت الكافي لأن إبنتي لا تزال حية فى مكان ما من المنزلم |