| Bu sadece siz oynayasınız diye yapılmış bir nevi makine mühendisliği somutlandırılması. ve açıkça sadece bir model. | TED | إذًا هذا فقط نوع من التجسيد الهندسي الميكانيكي لكم لتلعبوا به. ومن الواضح أنه نموذج فقط. |
| Biraz gözden geçirdim ve açıkça görünüyor ki adam gayliğini inkar eden bir gay. | Open Subtitles | تضفحته قليلا ومن الواضح أن الرجل يعاني من شذوذ |
| ve açıkça, seni burada tutan şeyi tartışmak istemediğin sürece buradan çıkmak için bir nedene ihtiyacın var. | Open Subtitles | وبصراحة , أنت بحاجة لقضية للخروج من هذه الحجرة مالم تود البدء بمناقشة ما الذى يُبقيك هنا |
| ve açıkça belirtebilirim ki, güven konusunda da bir iç kanamamız var. | Open Subtitles | ونحنُ، وبصراحة تامة، نفتقد الثقة |
| Son günlerinden birinde, yanında oturuyordum, bana baktı ve açıkça dedi ki: | Open Subtitles | في أحد آخر أيامها، وعندما كنت جالسة بجانبها. نظرت لي وقالت بوضوح: |
| Ancak, bunları geri almanın ne kadar sürdüğü tamamen farklı bir hikaye, ve açıkça ne kadar hasarlı olduğuna göre değişiyordu. | TED | الوقت الذي استغرقته، على كل حال، لاستردادها هو قصة مختلفة تماما، ويعتمد بوضوح على الأضرار التي شملتها. |
| Cümlelerimi tam olarak, diksiyonlu ve açıkça kurabilirim. | Open Subtitles | يمكنني النطق بكلماتي بدقّة وبيان ووضوح. |
| Goran Hincir için çalışıyorsun ve açıkça görülüyor ki ona karşı değilsin. | Open Subtitles | أنت تعمل لغوران هينسير ومن الواضح لسنا ضد إرادتك. |
| - Bilirsin, Şerif, avukat değilim, ve açıkça sende değilsin, ikimizde, çünkü bu konu daha çok... ikinci derece, şüpheli suçlama | Open Subtitles | أتعلم يا شريف، لستُ بمحامي . ومن الواضح أنّك لست كذلك أيضاً .. لأنّ كلّ هذا |
| Sizde istediğimiz bir şey var ve açıkça görülüyor ki bizde de sizin istediğiniz, kısacası birbirimizle anlaşmamız gerek. | Open Subtitles | لديكم شخص أريده ومن الواضح أن لدي شخص تريدوه لنرى كيف سنستوعب بعضنا البعض. |
| ve açıkça görülüyor ki durum gittikçe kötüleşiyor. | TED | ومن الواضح ان ذلك سوف يصبح اسوأ |
| ve açıkça görülüyor ki ben ailemle hiç ilgilenmiyorum. | Open Subtitles | ومن الواضح أنني لا أهتم بشأن العائلة |
| ve açıkça, ben diğerlerinden daha iyiyim. | Open Subtitles | وبصراحة أنا أفضل من الجميع |
| ve açıkça görülebildiği gibi bu civarda etkileyici en ufak şey yok. | Open Subtitles | ويمكنكَ أن ترى بوضوح لا يوجدُ لدي هنا ما يمكنه أن يثيرَ إعجابَها |
| ve açıkça canına okuyabileceğin bir adama karşı onurumu savunarak aramızı düzeltmeye çalışmaktan vazgeç. | Open Subtitles | و توقف محاولة الاصطناع انك تدافع عن شرفي مع شخص يستطيع هزيمتك بوضوح |
| ve açıkça söyledim, bir daha böyle bir şey olursa başına daha kötü şeyler gelecek. | Open Subtitles | لقد أخبرته بوضوح أنه إذا قام بشيء كهذا مجدداً سيغني على الأقل فاصلاً موسيقياً بثمانية نغمات |
| Cümle... Cümlelerimi tam olarak, diksiyonlu ve açıkça kurabilirim. | Open Subtitles | يمكنني النطق بكلماتي بدقّة وبيان ووضوح. |