| Sağlık ve vergilere harcadıklarından daha çoğunu aslında yakıt ve araba için harcıyorlar. | TED | أنهم يدفعون الكثير على الوقود والسيارة وفي الضرائب والتأمين الصحي |
| Ödenmemiş trafik cezalarınız var ve araba sizin. Sizi içeri alıyoruz. | Open Subtitles | لديك مُخالفات غير مدفوعة والسيارة لك إذاًسنأخذكمعنا. |
| şimdi ise yaklaşık olarak bin tane kamyonet, otobüs ve araba var. | TED | أما الآن فهناك نحو ألف شاحنة و حافلة و سيارة هناك |
| Onları alıp buz tabakasının üstüne koyuyorsun ve araba aküsü zulasını gömüyorsun. | TED | بحيث تضعون تلك الرادارات على الصفيحة الجليدية وتدفنون مجموعة من بطاريات السيارات. |
| Bir polis onları durduyor, arabayı kontrol ediyor ve araba California'dan çalınmış çıkıyor. | TED | حسنًا، قام بشرطي بوقفهما والبحث عن السيارة وتبين أن السيارة مسروقة في كاليفورنيا. |
| Etrafta kilometrelerce ölü Alman, ölü at, tank ve araba enkazı vardı. | Open Subtitles | كان هناك ألمان موتى وأحصنة, دبابات وسيارات ملقى لأميال. |
| Yük çok fazla, ve araba darmadağın. | Open Subtitles | الحمل أكثر من اللازم والعربة تتحول الى قطع متناثرة |
| Jackie bir şeyler ararmışcasına bagajın üstüne çıktı ve araba yürüdü gitti. | Open Subtitles | جاكي صعدت على الصندوق كما لو كانت تبحث عن الشيء والسيارات إبتعدت. |
| Ev ve araba için geldi. Bu bir oyundu. | Open Subtitles | اهي جت هنا من شان البيت والسيارة الي ب400دولار |
| Bu gibi arabalar sürücü yardımlarıyla, araba ile oynayıp duran bilgisayarlarla çalışmaz, sadece size ve araba. | Open Subtitles | سيارة مثل هذه ، بدون مساعدة للسائق،بدون كمبيوتر يعبث بها، فقط أنت والسيارة |
| Kendine geldiğinde çocuklar ve araba ortada yoktu. | Open Subtitles | يقال أنه كان مخدرًا، واجدًا الفتيات والسيارة مفقودين. |
| Burada yaşamamamı, bana bir ev ve araba alacağını söyledin. | Open Subtitles | أنت أخبرتني أنه لا يجب أن أعيش بمنزل مثل هذا . و أنت ستشتري لي منزلاً و سيارة |
| Para, elbise ve araba. | Open Subtitles | قرار جيد أمر الشاحنة تلك مال و ملابس و سيارة |
| Bir ev, stüdyo ve araba. Başka bir şey istersen söyle. | Open Subtitles | بيت , استوديو و سيارة إذا كان هناك شيء تريده فقط أخبرني |
| Örneğin, bazı telefon numaralarından ve araba plakalarında bunun gibi şeyleri bulabilirsiniz. | TED | عل سببيل المثال يمكن ان تجدها من بعض ارقام الهواتف و لوحات السيارات و اشياء مثل هذه |
| Tamamı beyazlardan oluşan bir jüri kararı ile tecavüz, adam kaçırma ve araba çalma eylemlerinden ötürü suçlu bulundu. | TED | أدين من قبل هيئة محلفين بالاغتصاب والخطف وسرقة السيارات. |
| 30 yıl. 30 yıllık eziyet ve araba sürüş. | Open Subtitles | ثلاثون عاماً من القصف الساحق و ركوب السيارات |
| Bariz bir şekilde, bir insana zarar verecek şekilde hareket etmemeli ve araba kendi hâline bırakılmalı, daha fazla insana zarar verecek olsa bile. | TED | إذن فعليك ألا تتخذ خطوة ستضر بها عنوة شخصا ما، وعليك أن تترك السيارة تأخذ مسارها حتى وإن كانت ستلحق الضرر بأشخاص أكثر. |
| Olan şey de şuydu; bir kamyon, arabanın önüne sürdü ve araba fren yapamadı. | TED | وما حدث كان أن شاحنة خرجت أمام السيارة وفشلت السيارة في الضغط على المكابح. |
| Etrafta kilometrelerce ölü Alman, ölü at, tank ve araba enkazı vardı. | Open Subtitles | كان هناك ألمان موتى وأحصنة, دبابات وسيارات ملقى لأميال. |
| Tüm Rusyadaki toplam televizyon seti ve araba sayısından çok daha fazlasına sahip Amerikadaki siyahi vatandaşlar. | Open Subtitles | هناك أجهزة تلفزيون وسيارات ممتلكة مِن قِبل الناسِ السُمر في الولايات المتحدة الأمريكية أكثر من كل ما هو موجود لدى الشعب الروسي |
| Kan izi ve araba katilin sen olduğunu gösteriyor. | Open Subtitles | الدماء والعربة يربطانكِ بجريمة القتل. |
| Aslında burada birçok polis ve araba vardı. | Open Subtitles | في الحقيقة، كان هناك الكثير من الضبّاط والسيارات هنا، |