| Ayrıca Brenda, çok tatlı ve bekar bir arkadaşını getiriyor. | Open Subtitles | اضافة لهذا، بريندا قامت بدعوة صديقتها وهي لطيفة جداً وعزباء |
| Aslında hepimiz üzgün ve bekar oluğumuz için. | Open Subtitles | غالباً لأننا جميعاً تعساء وعزباء |
| O çok güzel, iyi yetişmiş ve bekar. | Open Subtitles | إنّها جميلة، مهذّبة وعزباء. |
| Bilmem. Herhâlde genç ve bekâr bir Hitler gibi biri olurdu. | Open Subtitles | لا أعلم، أظن أن النموذج الأولي سيكون لـ"هيتلر" شاب وأعزب. |
| Kendini birden yalnız ve bekâr bulmadan. | Open Subtitles | قبل أن تجد نفسك وحيداً وأعزب |
| 24 yaşında ve bekar olduğunda sikin İkinci Dünya Savaşı filmlerindeki gergin çocuk gibi olur. | Open Subtitles | لا ، عندما تكون في الرابعة والعشرين وعازب قضيبك يكون مثل الرجل المتوتر في أفلام الحرب العالمية الثانية في حفرة |
| Gururlu ve bekar Anneler grubuna hoş geldiniz. | Open Subtitles | مرحباً بكم فى إجتماع للوالدات العزباء |
| Güzel, zengin ve bekar değil mi? | Open Subtitles | إنها جميلة وثرية وعزباء إذن |
| ve bekar da. John Mayer onun hakkında ne dedi biliyorsun. | Open Subtitles | وعزباء تعرف ما قاله (جون ماير) حيالها |
| Yakışıklı ve bekar ve büyük halasıyla harika ilişkileri var. | Open Subtitles | إنه لطيف ، وعازب ولديه علاقة جيدة مع عمته |
| Hayır, sadece zengin ve bekar. | Open Subtitles | كلاّ, فقط غني وعازب |
| "Seks ve bekar Anne." | Open Subtitles | "الجنس والأم العزباء." |