| Daha önce sıradan halkın, hiç bu kadar özgürlüğü ve fırsatı olmamıştı. | Open Subtitles | لم يحظوا الناس العاديين بهذه الحرية والفرصة من قبل |
| Bu da imkanı ve fırsatı var demek oluyor. | Open Subtitles | مما يعني أن لديه الإذن بالدخول والفرصة أيضاً |
| Nedeni, amacı ve fırsatı olan da o ve bir de olay mahalinde onu teşhis eden bir tanık. | Open Subtitles | ...الذي لديه الدافع والوسيلة والفرصة وحُدّد من الشاهد الوحيد على الجريمة |
| Cinayet sebebi ve fırsatı. Şimdi bize gereken tek şey kanıt. | Open Subtitles | هناك دافع وفرصة للقتل الآن كل ما نحتاجه هو الدليل |
| Evet ama tövbe etmek için bol vakti ve fırsatı da olacak. | Open Subtitles | نعم، لكنه سيكون لديه متسع من الوقت وفرصة للتوبة |
| Şeriye zehir atmak için sebebi ve fırsatı olan tek kişi oydu. | Open Subtitles | فهو الشخص الوحيد الذي لديه الدافع و الفرصة حتى يقوم بدس السم في شراب الشيري |
| Nedeni ve fırsatı vardı. | Open Subtitles | لديه الدافع والفرصة. |
| Ve böylece Bay Gildea'nin karısını öldürmek için, gerekli donanımı, sebebi ve fırsatı olduğu sonucuna vardım. | Open Subtitles | وبهذا قمت بإستنتاج ان السيد (جيلداي) لديه الوسيلة الدافع والفرصة لقتل زوجته |
| Cinayet sebebi ve fırsatı çıkıyor. | Open Subtitles | الدافع والفرصة |
| Sebebi ve fırsatı olan tek bir şüpheli var. | Open Subtitles | ثمة مشتبه به واحد له دافع وفرصة |
| Karga burunlu dostunun da niyeti ve fırsatı vardı. | Open Subtitles | وbeaky الخاص بك قليلا الأصدقاء بالتأكيد وسيلة وفرصة. |
| Sebebi ve fırsatı olan tek bir şüpheli var. | Open Subtitles | ثمة مشتبه به واحد له دافع وفرصة |
| ...amaç, motivasyon ve fırsatı bulmaktı. | Open Subtitles | من كان لديه الدافع و الوسائل ، و الفرصة |
| Niyeti, sebebi ve fırsatı vardı. | Open Subtitles | لديه الوسيلة, الدافع, و الفرصة |