| Bence kısa ve tatlı bir duruşma olacak. | Open Subtitles | اقول لكم شيئا واحدا، أن يذهب جلسة الاستماع أن تكون قصيرة وحلوة. |
| New York bifteği... ekşili kremalı fırınlanmış patates,frenksoğanı ve tatlı hayal ediyordum. | Open Subtitles | أنا كنت فقط إستغراق في أحلام اليقضة حول ستيك شريط نيويورك البطاطة المخبوزة بالقشطة الحامضة وثوم المعمر والحلوى الحارة |
| Gözlem yapıyor olsaydım barda çalışmak için çok masum ve tatlı olduğunu söylerdim. | Open Subtitles | هل تسمحين لي بالمشاهدة انتي تبدين برئيه ولطيفة من أن تكوني خلف طاولة البار |
| ve tatlı olarak da şekerli bir turta. | Open Subtitles | وحلوى فطيرة الحبوب. |
| Yaraları belirgindi ama güçlü ve tatlı bir ses tonuyla anlaşılır bir şekilde konuştu. | Open Subtitles | جروحها ضاهرة للعيان و لكنها تحدثت بوضوح بصوت قوي و جميل |
| Kolay ve tatlı sükunet istiyorsun. | Open Subtitles | إنك ترغب في الإحساس بالسلام العذب الهنيّ |
| Bence durumunu tehlikeli ve tatlı olarak değiştirmeliyiz. | Open Subtitles | أظن يجب تغير وضعه الى رشيق ولطيف |
| Üzeri şekerli krema yerine ter ve tatlı talk pudrasıyla kaplı bir pasta. | Open Subtitles | من العرق ومساحيق العرق |
| Dışarıdan biraz kaba görünüyor, biliyorum ama o iyi kalpli ve tatlı biridir. | Open Subtitles | أقصد ، أعلم أنه يبدوا قاسياً قليلاً من الخارج لكنه كريم و لطيف |
| Lezzetli ve tatlı derken sesim böyle çıkmaz. | Open Subtitles | لا يبدو هذا و كأنك قُلتِ للتو " هذ رائع و حُلو " |
| Çilekli votka gibi yapış yapış ve tatlı. | Open Subtitles | أوه , لزج وحلو مثل مشروب كوكتيل الفراولة |
| Missouri' de bizi sex manyakları... ve teşhirci olarak iyi ve tatlı şekilde... anlattığın için teşekkür etmek istiyorum. | Open Subtitles | أريد أن أشكركم لكونك حلو جدا وجميل جدا، وعن اخبار الناس بكل شئ حولنا فى العودة لميسيورى هذا الشى يجعلنا عراة ومجانين جنسيا |
| Genç ve tatlı Yaş daha on yedi | Open Subtitles | صغيرة وحلوة وفي السابعة عشرة فقط |
| Benim küçük kardeşim, Nadine, komik, ve tatlı ve, ah ... | Open Subtitles | أختي الصغيرة, نادين, كانت ظريفة, و وحلوة و... |
| Şurup gibi yapışkan ve tatlı. | Open Subtitles | انها مثل شراب القيقب حاده وحلوة |
| O kadar acılı, tuzlu ve tatlı şeyler yersen tabi ki miden kaldırmaz. | Open Subtitles | معدتك متأثرة لأنكِ تأكلين الأشياء كثيرة التوابل والأشياء المالحة والحلوى كثيراً |
| Toplantıdan önce kahve ve kurabiye toplantıdan sonra kahve ve tatlı mı var? | Open Subtitles | لديك القهوة و ملفات تعريف الارتباط قبل الاجتماع والقهوة والحلوى بعد؟ |
| Uslu ve tatlı olduğum için beni almak istediğini söylerdi. | Open Subtitles | كانت تقول أنها أرادت أن تحتفظ بى لنفسها... و أننى جيدة , ولطيفة... |
| - ve tatlı. | Open Subtitles | - وحلوى. |
| Onda çok sevimli ve tatlı bir taraf var. Böyle korkunç bir yerde bile, bana kendimi güvende hissettiriyor. | Open Subtitles | هناك شيء ما به، لطيف جداً و جميل. |
| Kolay ve tatlı sükunet istiyorsun. | Open Subtitles | إنك ترغب في الإحساس بالسلام العذب الهنيّ |
| Duyarlı ve tatlı. | Open Subtitles | إنه مرهف ولطيف. |
| Üzeri şekerli krema yerine ter ve tatlı talk pudrasıyla kaplı bir pasta. | Open Subtitles | من العرق ومساحيق العرق |
| Senin gibi komik ve tatlı biri nasıl olur da ucube biriyle ev arkadaşı olabilir? | Open Subtitles | كيف يمكن لشخص طريف و لطيف ينتهى به الحال مع رفيق ساكن عابث؟ |
| Lezzetli ve tatlı. | Open Subtitles | هذا رائع و حُلو |
| Hoş ve tatlı şeyler söylemek isteyeceksin. | Open Subtitles | أنت تريدُ أن تقول شئ لطيف وحلو |
| - Çok romantik ve tatlı. - Fiona Richmond. | Open Subtitles | هذا رومانسي جداً وجميل فيونا ريتشموند" |
| - Evet. Burada yani geçmişte acı ve tatlı soslu tavuk hazırlanışına ve dağıtımına kendini adamış askerler vardır. | Open Subtitles | هنا ف الماضى، لدينا جنود مخصصون لإعداد وتوزيع الدجاج المقلى الحار والحلو |
| Sadece benim için bir kutu bisküvi ve tatlı saklardı. | Open Subtitles | وكانت تحتفظ بعلبة من البسكويت والحلويات من أجلي فقط |
| Bu büyünün altındaki herkese, güvenli ve tatlı rüyalar göster... | Open Subtitles | وفّر لكل مَنْ يعيشون أجواء التعويذة أياماً آمنة، وأحلاماً سعيدة |