| Doğduğumdan beri ilk defa geldiğim deniz soğuk ve tuzlu. | Open Subtitles | المرة الأولى لي في البحر. إنه بارد ومالح. |
| - Tatlı ve tuzlu su karışımı yani. | Open Subtitles | إنه خليط من ماء عذب ومالح |
| Çok yağlı ve tuzlu. Ne kadar çok koyuyorlar bilemezsin. | Open Subtitles | الزيت والملح في الزيادة أيضا |
| Sizin topraklarınız, kükürtlü ve tuzlu yanmış bir atık, ekilmemiş ve verimsiz Sodom ve Gomorra devrilmesi gibi üzerinde hiç ot yetişmez. | Open Subtitles | أرضك مكونه من الكبريت والملح مضيعه محروقه, غير قابله للزراعه وغير منتجه ولا ينمو عليها أي عشب مثل إطاحة "سدوم" و"عمورة" (قريات دمرت على حسب الإنجيل) |
| Etinden kan akan, soğanlı, keççaplı ve tuzlu bir hamburger ve bir bira. | Open Subtitles | مع دماء تخرج منها.. مع قليل من البصل ، الصلصة و الملح وزجاجةجعة،إتفقنا؟ حسناً؟ |
| Tatlı ve tuzlu su balıkları. | Open Subtitles | الماء النقي و الملح |
| Aruba'dakinde tatlı su var, ama Bay Isaacs'te tatlı ve tuzlu su karışımı var. | Open Subtitles | في "أروبا" كانت مياه العذبة لكن في حالة السيد "ايزاك" كانت مزيج من المياه العذبة والمالحة. |
| -Çok siyah, etli ve tuzlu..._BAR_ | Open Subtitles | -إنه شديد السواد وذو حَب ومالح... |
| Leziz ve tuzlu. | Open Subtitles | اه، طيب ومالح |
| ve tuzlu. | Open Subtitles | ومالح. |
| Oh, çok dinç ve tuzlu görünüyorsun. | Open Subtitles | أوه، نظرتم حتى الطازجة والمالحة! |