| Kaz kolonisinde, yaz ilerledi ve yumurtalar çatlıyor. | Open Subtitles | في مستعمرةِ الأوزّ الصيفُ شديد والبيض يُفقّسُ. |
| Dünya çocuklarına dağıttığım bütün şeker ve yumurtalar işte burada yapılıyor. | Open Subtitles | هنا نصنع الحلوى والبيض الذي أقوم بتوصيله إلى أطفال العالم |
| Ve donmuş spermden bebekler yapıldı ve yumurtalar doğduklarında hayattaydılar, değil mi? | Open Subtitles | والرضع الذين تم حملهم من تلقيح الحيوانات المنوية المجمدة والبيض قد ولدوا أحياء، أليس كذلك؟ |
| Yüksek demir, yüksek protein. Bonfile ve yumurtalar bebeğe yararlıdır. | Open Subtitles | مرتفع الحديد ، مرتفع البروتين ،شريحة اللحم والبيض تخدم الطفل جيدا |
| - Pastırma ve yumurtalar, ayrıldı. | Open Subtitles | اللحم المقدد والبيض منفصلان. أقدر ذلك. |
| - Anlaştık. - Süt ve yumurtalar burada. | Open Subtitles | اتفقنا, لدي الحليب والبيض هنا |
| ve yumurtalar senin çörek paketin mi oluyor? | Open Subtitles | والبيض تعني به أنبوب كعكتك؟ |
| - ve yumurtalar. | Open Subtitles | - والبيض. |