| Bu hukuk bürosundan bana verdikleri telefon. | Open Subtitles | انه الهاتف الذي أعطوني اياه في شركة المحاماة |
| verdikleri silahlar gerçek miydi? | Open Subtitles | المسدسات التي أعطوك إياها، هل هي حقيقية؟ مسدسات حقيقية |
| Ne bu kılıca, ne de verdikleri hiçbir şeye ihtiyacım yok! | Open Subtitles | أو أي شيء أعطوه لي لذا سنستمر فقط من أجل الموت |
| Yerlilerin uyum ve işbirliğine rağmen, alçakgönüllülüklerinin bir işareti olarak bize verdikleri işlenmiş altınların dışında dişe dokunur bir şey bulamadık. | Open Subtitles | ، و برغم رضوخ الهنود . فإننا لم نجد الذهب بكميات كبيرة باستثناء المصنوعات اليدوية التي أعطونا إياها ، كعلامة لخضوعهم |
| Ona verdikleri çiçeği bozmak istemediği için paltosunun önünü kapatmamış. | Open Subtitles | أعطوها زهرة كجائزة ولم ترد تطبيقها لذلك لم ترتب معطفها |
| Size verdikleri küçük mısırlı ekmekler var ya işte onlardan yapıyordum. | Open Subtitles | المهم، ذهبت لكي أصنع كعك الذرة التي أعطوني إياها |
| Yaşamam gereken hayat buydu ve bana verdikleri ceza da buydu. | Open Subtitles | .. هذا ما خرجت به منه .. وها الحكم الذي أعطوني إياه |
| Bana verdikleri sahnede annemle kavga ediyorum, sönen çekiciliğinin son parçalarına sıkı sıkıya sarılan yıldızı sönmüş bir aktris. | Open Subtitles | تماماً. في المشهد الذي أعطوني إيّاه، سأتشاجر مع أمّي، |
| arabadaki kıyafetlerin ve sana verdikleri herşey çok çirkin iç çamaşırın hariç. | Open Subtitles | ستجدها فى سيارتك وكل ما أعطوك بالإضافة إلى تلك الملابس الداخلية |
| Sana verdikleri mal adrenalin etkisini sönümlüyor. | Open Subtitles | تلك المادة التي أعطوك إياها إنها تعزل حواسك |
| Evet,ama verdikleri ilaçlar damarlarını tıkamış ve kalp odacığı kanla dolmuş. | Open Subtitles | نعم ، ولكن الدواء الذي أعطوه إياه أفسد كل شيء وحجيرات قلبه امتلأت بالدماء |
| Ve ona verdikleri tüm o iyi ilaçlar için sadece 10 dolar aldılar. | Open Subtitles | وفقطحواليعشَرظباء لكُلّ هدوء الطريقَ يُخدّرُ هم أعطوه. |
| Bu hurdalardan 40,000 tanesi havada ve bize verdikleri sadece bu kadar. | Open Subtitles | أربعون ألف من هذا الحطام القديم في الهواء ، وهذا هو كل ما أعطونا إياه |
| Buradan nefret ediyorum. Bize verdikleri giysiler bizim geçen yıl bağışladıklarımız. | Open Subtitles | فلقد أعطونا الملابس التي تبرعنا بها العام السابق |
| Ona verdikleri çiçeği bozmak istemediği için paltosunun önünü kapatmamış. | Open Subtitles | تعرضت للبرد وهي عائدة من المدرسة أعطوها زهرة كجائزة ولم ترد تطبيقها لذلك لم ترتب معطفها |
| Bekle. Bize verdikleri her şeyi bir akşamda mı izledin? | Open Subtitles | لحظة ، هل شاهدت كل ما اعطونا إياه في ليلة واحدة ؟ |
| Ki acilde bulantı ilacı verdikleri için bunu öğrenemeyeceğiz. | Open Subtitles | و الذي لن نعرفه بما ان اطباء الاسعاف اعطوه مضادات الاقياء |
| güç olsun ya da olmasın, çünkü hastaya verdikleri oksijen oranına bakarak gaz akışını düzenleyebilirler. | TED | سواء وجدت الكهرباء أم لا، لأنه يمكنهم معايرة التدفق اعتمادا على نسبة الأوكسجين التي يعطونها للمريض. |
| Kendinizi sizden kurtulmaya karar verdikleri şehirde bulursunuz. | Open Subtitles | {\cH318BCB\3cH2A2AAB} وتَصبَحُ عالِقاً في أي مَدينة{\cH318BCB\3cH2A2AAB} يُقرِّرون إقحامَكَ بِها. |
| Ona verdikleri haplar hakkında bir şey biliyor musun? | Open Subtitles | هل تعلم اي شيء بخصوص حبوب او دواء يعطونه اياه؟ |
| Teori de evet. Ama pratikte hayır. Çünkü verdikleri şey yenir yutulur cinsten değildir. | Open Subtitles | نظرياً , فأنهم يفعلوا ولكن ما يعطوه لنا غير صالح للأكل |
| Ta ki bunun içi de verdikleri kadar bomboş olana dek. | Open Subtitles | . إلي أن يأخذوا هذه . كما هي فارغة مثل وعودهم |
| Kendinizi sizden kurtulmaya karar verdikleri şehirde bulursunuz. | Open Subtitles | انت تعلق في اي مدينة يقررون وضعك بها |
| Böylece bize verdikleri hayali umut ışığı da söndü. | Open Subtitles | الأمل الخيالي الذي منحونا إياه قد اختفى أيضًا. الأمل الخيالي الذي منحونا إياه قد اختفى أيضًا. |
| Burada verdikleri aspirin, yara bandı ve ishal hapıydı. | Open Subtitles | كل ما اعطوني هو الاسبرين والضمادات وحبوب الاسهال |