| Denizaşırı kliniklere bağışları dağıtma işini yürütüyor. Afganistan'daki verem kliğini de buna dahil. | Open Subtitles | والمسؤول عن الأموال إلى العيادات الخارجية، بما في ذلك عيادة السل في أفغانستان. |
| Bn. Salazar, verem testi sonuçlarınız pozitif. | Open Subtitles | السيدة سالازار، الاختبارات الخاصة بك إيجابية لمرض السل. |
| Benim kızım da annesinden kaptığı verem yüzünden öldü. | Open Subtitles | ابنتي توفيت إثر السل الذي عُديت به من أمها |
| Ayrıca bu bölgede, tek bir insan bile AIDS veya verem tedavisi görmüyordu. | TED | ولا توجد ولا روح واحدة في المنطقة تم علاجها من الإيدز أو السُل. |
| Sporcular sıkça yakalanır. verem adamı sinsice yakalar. | Open Subtitles | الرياضيون يصابون به دائمًا السُل قد يُصيب أي شخص |
| verem. | Open Subtitles | إنها مصابة بالدرن |
| Biri verem, üçüncü takımdan birinin romatizması var. | Open Subtitles | والآخر يعانى من السل الرئوى والثالث فى فصيلته لديه روماتيزم. |
| verem iyileştirme odası, 2009'a kadar iki taneydi. | Open Subtitles | تم بنائها كغرفة لعلاج مرض السل حتى عام 2009 |
| Ciğerlerini üşütmüşsün. Bir sürü veremli gördüm. Sende verem yok. | Open Subtitles | إنها نزلة برد، رأيت الكثير من حالات السل. |
| Ölüm sebebinin kurşun yarası olduğu belli ancak açık verem belirtileri var. | Open Subtitles | كان الطلق الناري سبب الوفاة بكل تأكيد لكن هناك مؤشرات واضحة لمرض السل |
| Bariz verem belirtileri vardı. Çok fazla yaşayacağından şüpheliyim. | Open Subtitles | كان هناك علامات واضحة على السل لم تكن ستعيش طويلاً |
| Parawn Province'deki bir verem kliniğinde çalışıyor. | Open Subtitles | يعمل في الحجر الصحي عيادة مرض السل في مقاطعة باروان. |
| Ölüm sebebinin kurşun yarası olduğu belli ancak açık verem belirtileri var. | Open Subtitles | كان الطلق الناري سبب الوفاة بكل تأكيد لكن هناك مؤشرات واضحة لمرض السل |
| Bariz verem belirtileri vardı. Çok fazla yaşayacağından şüpheliyim. | Open Subtitles | كان هناك علامات واضحة على السل لم تكن ستعيش طويلاً |
| Gel gelelim içindeki verem mikrobu beni ilgilendirir. | Open Subtitles | لكن كما ترى بكتيريا السُل التي بداخلك هي من شأني |
| Doktor akılcı biçimde yaklaşırsan, verem hiç sorun değil. | Open Subtitles | أيها الطبيب إذا تعاملت مع الأمر بعقلانية السُل ليس مشكلة كبيرة |
| verem tedavisi gereken insanların yaklaşık yüzde 40'ı artık tedaviye erişebiliyor -- yalnızca 18 ay geçti, ve sıfırdan başlamıştık. | TED | حوالي 40 في المائة من الناس الذين أحتاجوا علاج السُل الآن يحصلون عليه-- في 18 شهراً فقط، إرتفاع من صفر عندما بدأنا. |
| Bu adamın, verem kurbanı olduğu tahmin ediliyor. | Open Subtitles | وهذا الرجل كان ضحية لمرض السُل. |
| verem. | Open Subtitles | إنها مصابة بالدرن |
| Fakat verem olup olmadığına da bakmalıyız. | Open Subtitles | لكن علينا الكشف عن التدرن |
| verem, ilk zamanlarında da hiç eğlenceli bir şey değildi. | Open Subtitles | مرض السلّ لم يكُن ممتعًا في المرّة الأولى أيضًا. |
| Jinny, verem olmuş gibi görünüyorsun. | Open Subtitles | جيني ، يلوح من مظهرك أنك تعانين من الاستهلاك |