| Neden kıyafetlerini giydirmeye zaman harcayarak vicdan azabı gösterdi,ama buraya attı? | Open Subtitles | لماذا يظهر الندم ، بأن يكسوها ثم يرمي بها هنا ؟ |
| Gecenin geç saatlerinde tüm sesler karanlık düşler tarafından bastırıldığında, vicdan azabı ve dehşet onu ele geçiriyordu. | Open Subtitles | في ساعات الليل الصغيرة عندما يقيده كل صوت بذهول التخيلات فيتمكن منه الندم و الرهبة |
| Senin tutsağınım. Bundan dolayı hiç vicdan azabı çekmiyor musun? | Open Subtitles | بل أصبحت أسيرتك ألا تشعر بأيّ ندم مطلقاً بسبب هذا؟ |
| Param yüzünden bana vicdan azabı çektirecek biri ile çalışamam. | Open Subtitles | لا أستطيع العمل مع شخص سيجعلني أشعر بالذنب بسبب أموالي، |
| Neden aileme şantaj yapıp cinayet suçunu üzerime yıkacak kadar cesur olan bir suçlu bir anda vicdan azabı duysun? | Open Subtitles | لماذا يستيقظ بغتةً ضمير مجرم محترف كان قد ابتز والديّ ولفّق لي جريمة؟ |
| Ama mahkemede konuştuğum için de vicdan azabı çekiyorum. | Open Subtitles | ولكنى ايضا اشعر بالندم على الحديث عن هذه الواقعة |
| Bunca yıl sonra bile en ufak vicdan azabı duymuyorsun. | Open Subtitles | كل تلكَ السنوات و لا الندم فى نبرة حديثك. |
| Hata yapmak insanlara mahsussa, vicdan azabı çekmek de öyle olmalı. | Open Subtitles | "إن كان الزلل من طبع البشر فلا بدّ أنّ الندم كذلك" |
| - Ve görünen o ki yaptıkları ile ilgili vicdan azabı çekiyor. | Open Subtitles | ويبدو انه يشعر ببعض مستويات الندم في عملياته |
| Çünkü birkaç dakika içinde pişmanlık olmayacak ya da vicdan azabı | Open Subtitles | لأنه في لحظات قليلة لا يشعر بأي ندم أو الندم |
| Sonuçta hayatımın birikimini yok etmişsin ve biraz daha vicdan azabı çekmesi gerekirdi. | Open Subtitles | أتعلم، تُفقدني مدخرات حياتي كلها، عليكَ أن تظهر بعض الندم |
| O kadar kolay oyuna getirildiği için vicdan azabı çekiyor. | Open Subtitles | إنّه في حالة ندم عميقة كيف يمكنه أن ينخدع بهذه السهولة؟ |
| Dürüstçe kendi kendime sordum ve karar verdim ki, vicdan azabı duymuyorum. | Open Subtitles | لقد فحصتُ نفسي بصدقٍ، ووجدتُ أنّي لا أشعر بأيّ ندم. |
| Senden ve babandan uzak olduğum için her zaman vicdan azabı çektim. | Open Subtitles | كان لدي شعور بالذنب حول أني بعيدة عنكِ وعن أبيكِ |
| Ama çektiği vicdan azabı, asit gibi yedi bitirdi onu. | Open Subtitles | أظن أن الشعور بالذنب ..... أكل أحشائة مثل الحمض الحارق... |
| vicdan azabı çektiğini söyleme sakın çünkü iş lügatinde vicdan bulunmaz. | Open Subtitles | لا تقلْ لي لديك ضمير, لِأن في مجال عملك, الضمير لا ثمن له. |
| Liam vicdan azabı çekiyor ve Karma'ya anlatmak üzere. | Open Subtitles | ليام يحس بتأنيب ضمير كبير، هو على وشك أن يخبر كارما. |
| Brad? Galiba biri, onuncu sınıfta bana randevu verip ektiği için vicdan azabı çekiyor | Open Subtitles | براد أعتقد أن شخصاً ما شعر بالندم لتخليه عني في الصف العاشر |
| Üniversitede harcadığı onca para için vicdan azabı çekmiyor herhalde. | Open Subtitles | إنه ليس نادماً على النقود التى أنفقها بالجامعة |
| Birini öldürebilirsin. İnan bana, vicdan azabı çekersin. Sakinleş. | Open Subtitles | يمكن أن تقتل شخصاً ما، أنت لا تريد أن تحمل ضميرك ذلك، إهدأ وحسب |
| - O zaman vicdan azabı duymaz mısın? - Ne hakkında? | Open Subtitles | ـ لا تأنيب للضمير ـ بشأن ماذا؟ |
| Seni şuracıkta gebertsem zerre kadar vicdan azabı çekmeyeceğimi biliyorum. | Open Subtitles | يعني أنني لو قتلتك الآن فلن أشعر بتأنيب الضمير |
| Notta, sabık olduğu Başkan Kincaid'in ameliyatında "ihmalkar ve neredeyse ölümcül hata" olarak tanımladığı hata yüzünden aşırı derecede vicdan azabı duyduğunu ifade etmiş. | Open Subtitles | "بما فى غضون ذلك , أعربت عن ندمها الشديد بهذا" "عن خطأها فى مجال الجراحة" |
| - Bu sefer vicdan azabı duymuyorum. - O bir Roma vatandaşı, hem de zengin. | Open Subtitles | و لن يكون لدي أي وازع من الضمير هذه المره "إنه الآن مواطن "روماني و مواطن غني |
| Daha önceden söylediğim gibi vicdan azabı duymuyorum. | Open Subtitles | لا أعاني من تأنيب الضمير, أخبرتك ذلك مسبقاً |