| Bazıları vicdanlarını küçük nazik hareketlerle yatıştırıyor... ya da kendilerine, günahlarının haklı olduğunu söyleyerek. | Open Subtitles | و آخرون يريحون ضميرهم ببعض الطيبة أو بإخبار أنفسهم أن هناك مبرر لآثامهم |
| Onlara bir mazeret sunarak kendilerine yardım etmiş gibi veya borçlarını ödeyerek vicdanlarını rahatlattıklarını hissettiriyor. | Open Subtitles | انه يجعلهم يشعرون كأنه يساعدهم بعرض صفقة او ان يتركهم يسددوا دينهم و يبرؤون ضميرهم |
| Titreyen bir çiçek olup bunun vicdanlarını harekete geçirebileceğini ummaktan bıktım. | Open Subtitles | وسئمت من أن أكون "الصغيرة الخائفة" وآمل بأن يصحّي ذلك ضميرهم |
| Bence devlet adamları, resmi görevleri uğruna... kendi vicdanlarını gözardı ederse... ülkelerini kısa yoldan kargaşanın kucağına atarlar. | Open Subtitles | أنا اؤمن بأنه عندما يتخلّى الساسة عن ضمائرهم الشخصية من أجل الواجبات العامة فإنهم يقودون بلادهم إلى الفوضى من أقصر طريق |
| Çoğu öldürülmek üzere olan mahkum cezalandırılmadan önce vicdanlarını rahatlatmak ister. | Open Subtitles | حسنٌ، فإن معظم السجناء المحكوم عليهم بالإعدام، في النهاية يميلون إلى فحص ضمائرهم قبل تنفيذ الحكم |
| Öncelikle insanların vicdanlarını yok edersiniz. | Open Subtitles | "أولاً، أن تجرد البشر من إنسانيتهم". |
| vicdanlarını susturuyoruz. | Open Subtitles | نسترضى ضميرهم. |
| Herkesin leke olmadıklarını kontrol etmeleri için vicdanlarını inceleyelim. | Open Subtitles | لينظر الجميع إلى ضمائرهم ويتحققوا أنها بلا شوائب |
| Hepsi de vicdanlarını rahatlatmak için. | Open Subtitles | -كل ذلك بدعوى تطهير ضمائرهم -أنتَ فظيع -منذ متى وأنتِ عضوة في "السمفونية"؟ |
| Öncelikler insanların vicdanlarını yok edersiniz. | Open Subtitles | "أولاً، أن تجرد البشر من إنسانيتهم". |