| Daha iyi ve daha etkin tedaviler uygulamak istiyoruz. Bugün, yüksek tansiyonu genelde haplarla tedavi ediyoruz. | TED | نرغب في الحصول على علاجات أفضل وأكثر فعالية. اليوم يعالج مرض ارتفاع ضغط الدم غالبا عن طريق الحبوب. |
| Olağan şüpheliler. Burada, Tanzanya'da, bireylerin yüzde 30'unun yüksek tansiyonu var. | TED | المشتبه بهم عادة هنا في تنزانيا، ٣٠٪ من الأفراد لديهم ارتفاع ضغط الدم |
| Afrika'da sadece yüksek tansiyonu tedavi edersek bir yılda 250.000 hayat kurtarırız. | TED | إذا تمكنا من علاج ارتفاع ضغط الدم في أفريقيا وحدها سننقذ٢٥٠ألف حياة كل عام. |
| Fakat berberde yüksek tansiyonu konuşmaktan daha fazlasını yapabilirsiniz. | TED | لكن يمكنكم القيام بأكثر من مجرد الحديث حول ارتفاع ضغط الدم في صالون الحلاقة. |
| - Ayrıca, Binbaşı Palgrave'in yüksek tansiyonu vardı. - Kim demiş? | Open Subtitles | بالأضافة, ان الميجور بالجريف كان لديه ضغط دم مرتفع من قال هذا ؟ |
| Dostum, eğer beyin travması geçirdiyse yüksek tansiyonu çıkacaktır. | Open Subtitles | يا صاح ، واذا كان لديه إصابات دماغية فإنه سيعمل على ارتفاع ضغط الدم |
| Böbreklerindeki nodüller ve böbreküstü bezlerindeki kanamalı lezyonlar yüksek tansiyonu işaret ediyor. | Open Subtitles | لذلك الكلى عقيدية. و تقرحات النزفية على غدده الكظرية. تشير ارتفاع ضغط الدم. |
| O kadar çok içmemeli. yüksek tansiyonu olan biri. | Open Subtitles | لايجب عليه ان يشرب كثيرا, فانه يعانى من ارتفاع ضغط الدم |
| Örneğin, yüksek tansiyonu ele alalım. | TED | خذ، على سبيل المثال، ارتفاع ضغط الدم. |
| Babamın yüksek tansiyonu var. | Open Subtitles | أبي كان يعاني من ارتفاع ضغط الدم |
| Stresi azaltabilmenin farklı yolları hakkında konuşurlardı; birinin aşk hayatını kolaylaştırması gibi --- (Kahkaha) yüksek tansiyonu kontrol etmek için tüm yollar. | TED | تحدثوا حول الطرق المختلفة التي يمكنهم فيها التقليل من التوتر، مثل تبسيط الحياة العاطفية للكل منا -- (ضحك) كل الوسائل لمعالجة ارتفاع ضغط الدم. |
| yüksek tansiyonu vardı. | Open Subtitles | لديه ضغط دم مرتفع |
| Ve onun... yüksek tansiyonu da vardı. | Open Subtitles | وهو لديه... لديه ضغط دم مرتفع |