| Orası fahişelerle öyle bir kaynıyor ki adamlarım kaldırımda bile yürüyemiyor. | Open Subtitles | الأولاد لا يمكنهم المشي على رصيف المشاة هناك لأنه مزدحم بالعاهرات |
| O benim kardeşimdi. Ve artık yürüyemiyor. | Open Subtitles | هذا كان اخي و هل تعلم أنه لا يستطيع المشي ؟ |
| Superman yürüyemiyor. Ne kadar acıklı bir durum! | Open Subtitles | سوبرمان لا يستطيع المشي يا له من مثير للحزن |
| Arkadaşımın bebeği neredeyse 3 yaşında, ama ayakta duramıyor, yürüyemiyor, konuşamıyor. | TED | الآن طفل صديفي يبلع تقريباً 3 سنوات ولا يستطيع أن يقف ولا يمشي ولا يتحدث. |
| Etrafı yeni hayranları tarafından sarılmadan köyde yürüyemiyor bile. - Hiccup mı bu? | Open Subtitles | لا يمكنه أن يمشي بالبلدة دون أن يحيط به معجبوه |
| - Picton salonda yürüyemiyor bile. - Ama Fransızlarla iyi dans eder. | Open Subtitles | بيكتون , لا يستطيع المشى فى صالة رقص لكنه يرقص جيدا مع الفرنسيين |
| Biri yürüyemiyor, öteki düşünemiyor. | Open Subtitles | أحدهما لا يستطيع السير و الآخر لا يستطيع التفكير |
| yürüyemiyor. Artık yürüyemez. Baksana şuna. | Open Subtitles | لا يستطيع المشي لا يستطيع المشي أبداً انظر إليه إنه يبكي |
| - Evet ama yürüyemiyor. - Onu taşıyabiliriz. | Open Subtitles | نعم لكنها لا تستطيع المشي يمكننا ان نحملها |
| Biri yürüyemiyor, biri konuşamıyor. | Open Subtitles | واحد لا يستطيع المشي ، والأخر لا يمكنه الحديث |
| Bu arada sen burada oturuyorsun ve yürüyemiyor musun? | Open Subtitles | وفي هذا الوقت، أنت تجلس هنا ولا تستطيع المشي حتى؟ |
| Yani, salyaları akıyor, yürüyemiyor o yüzden çoğu zaman onu ben taşımak zorundayım. | Open Subtitles | فهو يسيل لعابه كثيرًا ولا يمكنه المشي لذا احمله أغلب الوقت |
| Artık yürüyemiyor, biliyor muydunuz? | Open Subtitles | قالت إنها لا تستطيع المشي الآن، هل تعلم أن؟ |
| yürüyemiyor ya da koşamazsan, bunun bir parçası olamazsın. | Open Subtitles | إذا كنت لا تستطيع المشي أو الجري، لا يمكنك أن تكون جزءا من هذا. |
| yürüyemiyor ve zorlukla nefes alıyor. Telsizle helikopter çağırır mısın? | Open Subtitles | لا يمكنه المشي و يواجه صعوبّة بالتنفس أيمكنك بث هذا للمروحية؟ |
| Büyükannem yürüyemiyor! Mahsur kaldı! | Open Subtitles | جدتي لا تستطيع المشي إنها محصورة |
| Oğlum 21 yıldır doğru düzgün yürüyemiyor. | Open Subtitles | بالإضافة لماذا ابني هنا لا يمشي جيداَ للسنوات الـ 21 الماضية ؟ |
| Ama her şeyi yapamaz çünkü yürüyemiyor, ki bu ölümden daha kötü bir şey, değil mi? | Open Subtitles | هذا ، عندما لا يسقط على نفسه لأنه لا يستطيع أن يمشي و هذا مصير أسوأ من الموت ، صحيح ؟ |
| On yıldan fazladır sakatlık yardımı alıyor, düzgün yürüyemiyor bile. Göğsümden vuruldum. | Open Subtitles | كان يتلقى تأمين الإعاقة منذ أكثر من عقد، وهو لا يمشي حتى بشكل غريب. |
| Kardeşim düzgün konuşamıyor. Düzgün yürüyemiyor. | Open Subtitles | أخي لا يمكنه الكلام جيداً أو المشى جيداً |
| Haplar ise yaradi, ama yürüyemiyor. | Open Subtitles | لقد بدء مفعول الاقراص يسرى عليها ولكنها تسطيع المشى بالكاد |
| Dostum, Lanet bacağını gördüm o yürüyemiyor bile. | Open Subtitles | يا رجل انت رايت ساقة انه لا يستطيع السير |
| yürüyemiyor, koşamıyor, kano ile açılamıyor. | Open Subtitles | ولا يمكنه السير لا يمكنه الركض ولا يمكنه التجديف |
| Onu öylesine kötü dövmüşler ki, 30 yıl geçmiş olmasına rağmen bugün bile yürüyemiyor. | Open Subtitles | ضربوه ضرباً مبرّحاً حتى أصبح عاجزاً عن السير .. حتى الآن، بعد 30 سنة |